EğitimManşetYazarlar

Eğitim, Bilgiyi Kullanma Sanatını Tahsil Etmektir

Eğitim sistemleriyle öne çıkan ülkelere, doğru ve anlayan gözlerle bakılırsa, oralardaki eğitimin en temel niteliğinin, basitlik olduğu kolayca görülür.

Eğitim sistemleriyle öne çıkan ülkelere, doğru ve anlayan gözlerle bakılırsa, oralardaki eğitimin en temel niteliğinin, basitlik olduğu kolayca görülür.

Dahası, çağdaş ülkelerin eğitim sistemlerinde bu ilke öylesine yaygındır ki, okulların işleyişleri, derslerin ele alınış biçimi, sınav sistemleri, ders saatleri, kısacası eğitimle ilgili her kural inanılmaz ölçüde basit ve anlaşılırdır.

Eğer herhangi bir konuda bir aksaklık oluşmuşsa, doğrudan sistemi değil, yalnızca aksayan konularda bir düzeltmeye gidilir ve sorun çözülerek yola devam edilir. Sistem ne kadar basit olursa, insanlar eğitimin içeriğine o kadar çok odaklanarak enerjilerini sistemle uğraşmaktan çok, akademik ve sonuç odaklı gelişmelerin kalitesine ayırabilirler.

Ayrıca, eğitim sistemi gibi devasa yapıların verimli işleyebilmesi için tüm bileşenleri birbiriyle tutarlı olmak zorundadır. (Daha önceki yazılarımdaki benzetmede olduğu gibi, bir uçağın binlerce parçasının birbiriyle uyumlu çalışması örneği, eğitimde hep verilmektedir.)

Okullar, sınıflar, başarılar, başarısızlıklar ya da eğitimle ilgili akla gelecek her ne varsa, hem kendi içinde hem de birbiriyle mutlaka tutarlı olmak zorundadır.

Hükümetin olmasa da, Eğitim Bakanı’yla, daire müdürlüklerinin, okulların, idarelerin ve bir öğretmenin beklentileri ve istekleri tutarlı olmalı ve sonuç vermelidir.

Okullarda öğrencilerin maruz kaldığı bilgi bombardımanı, tüm o bilgilerde kullanılan akıl ve mantık, hatta o akılları oluşturan kültür, tutarlı olmak zorundadır. En önemlisi de Milli Eğitim gibi ancak bilgi birikimiyle güçlenen sistemlerin süreçleri birbiriyle tutarlı ve tamamlayıcı olmak zorundadır.

Bir eğitim sistemi, bizdeki gibi tüm ideolojik etkilere açık olursa, bir dönemi ilerici, bir dönemi mutaassıp, üstelik de her dönem birbiriyle tutarsız, bir yığın saçma sapan, dış siyaset ve yapılanmaların etkisine kolayca giriyorsa, o sistemin eninde sonunda vatana ve topluma herhangi bir hayrı olmayacaktır.

Yaşadığımız çağda, insanları ve ülkeleri iki gruba ayırmak mümkündür:

Çağdaş yaşamın değişim trenine binip öncülük edenler ve değişime ayak uyduran gelişmişler ile bu değişim fırtınasını henüz idrak edemeyip kenarda şaşkınlıkla gelişimi ve değişimi seyredenler.

Değişimden korkup telaş içerisinde uyduruk yapılarla savunma pozisyonu almaya çalışanlar ile ezberciliğe ve bilgi yüklemeye daha da asılarak, okul saatlerini uzatarak çağı yakalayacağız gibi safsatalarla maalesef mesafeyi ve uçurumu daha da büyütmektedirler.

Modern dünya ile bizim eğitim sistemleri arasında en bariz fark, eğitim felsefesidir.

Bizim değişmemiz gereken sistem, genel olarak ezberciliğe ve bilgi yüklemeye, yani öğrencileri robotlaştırmaya dayalı iken, çağdaş dünyada sistem; düşünmeye, sorgulamaya, öğrencinin yaratıcılığını teşvik edip geliştirmeye, çok öğrenmekten ziyade öğrenilen bilgiyi kullanıp özdeştirmeye dayanmaktadır.

Çağdaş ülkelerde, çok şey ezberleyip ezberlediği bilgi ile ne yapacağını bilmeyen kişilere değil, az da olsa öğrendiği bilgi ile ne yapabileceğini bilen, düşünen ve sorgulayan kişilere değer verilmektedir. Çünkü yaşadığımız çağda, bilgisayarlar, cep telefonları, tabletler ve internet dünyanın tüm bilgisini bir tıkla size sunabilmektedir.

Sonuç olarak, “EĞİTİM, KİŞİ OKULDA ÖĞRENDİKLERİ ŞEYLERİ UNUTTUĞU ZAMAN AKILDA KALAN ŞEYDİR.”

Çağımızın yeni değerlerini benimseyip yakalayan ülkelere haklı olarak çağdaş veya gelişmiş ülkeler denmektedir. Geçmişe taassupla sıkı sıkıya yapışıp zamanın değerlerine sırtını çeviren ülkelerin geri kalmışlığı ibretliktir. Mazinin karanlık sularında mahsur kalan bu ülkeler, önlerindeki tabloyu iyi irdelemeli ve usta satranç oyuncuları gibi, atılacak adımları, sonuçlarının nereye varacağını düşünerek ve hesaplayarak atmalıdır.

Benzer ağaçları birbirinden ayıran, verdikleri meyvelerdir.

Eğitimde de benzer ağaçlardan farklı meyveler elde etmemiz gerekmektedir.

Çağdaş dünyanın üniversite hocaları, bilim insanları, eğitimde neleri öne çıkarmaktadır, nerelere gelmişlerdir?

2023 Nobel Fizik Ödülü, insanlığa hizmet eden, fizik öğretmeni üç insana verilmiştir.

Fizikçiler, “en kısa anı” yakalayan ve elektronların dünyasına pencere açan ışık deneylerinden dolayı ödüle layık görülmüşlerdir. Kazanılan ödül, “maddedeki elektron dinamiklerinin incelenmesi için zamanın en küçük birimi olan, yani saniyenin bir kentilyonda biri olan attosaniye ışık darbeleri üreten deneysel yöntemleri” keşfetmelerinden dolayı Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür.

Eğitimimizde çocuklarımıza attosaniyede deneysel gelişmeler sunabiliyor muyuz?

Matematik olarak, kentilyonun bin katrilyona eşit ve 19 haneli bir sayı olduğu öğretiliyor mu?

Elektronların çağımızda ne işe yaradıklarını öğretiyor muyuz?

Kalın sağlıcakla…

 

Diğer Haberler

Başa dön tuşu