Yarınlarını Planlayamayan Toplumlar, Yok Olmaya Mahkumdurlar…
Devletin ve hükümetin asli görevlerinden birisi, kamusal eğitimi çağdaş ülkeler seviyesine ulaştırmak, hatta daha ileriye taşıyarak, sınıfsal temelde toplumsal eşitliği sağlayacak, bilimsel nitelikli ve parasız bir eğitimi başarmak olmalıdır.
Devletin ve hükümetin asli görevlerinden birisi, kamusal eğitimi çağdaş ülkeler seviyesine ulaştırmak, hatta daha ileriye taşıyarak, sınıfsal temelde toplumsal eşitliği sağlayacak, bilimsel nitelikli ve parasız bir eğitimi başarmak olmalıdır.
Ancak ne yazık ki bu hedefler unutulmuş, tüm halka ve sendikalara da unutturulmaya çalışılmaktadır.
Eğitimde popülist uygulamalar ve partizanca yaklaşımlarla, pandemi esnasında ve sonrasında, dünyadan kopan, gerileyen sistem, daha da bozularak verimlilik ve insan yetiştirme becerilerini kaybetmiştir. Bu süreçte, eğitim camiasının gaylesini taşıyanları da görmezden gelerek, plansız ve karanlık bir geleceğe doğru toplumu sürüklemekte ısrar etmektedirler.
YARINLARINI PLANLAYAMAYAN TOPLUMLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR….
Bildiğiniz üzere, ülkenin meclisinde toplumu daha refah ve daha güzel yarınlara ulaştırmak üzere seçip görevlendirdiğimiz vekillerimiz, özellikle hükümet kanadını oluşturanlar, liyakatsizce ve onur denen kelimeden bihabermiş gibi davranarak, hepimizin gözleri önünde yüce diye bildiğimiz meclisi sirke çevirip koltuk kavgası vermektedir.
Tüm bu meclis tiyatralı içerisinde, apar topar 2025 yılı kamu bütçesi de meclise gelerek görüşülmeyi beklemektedir. Mevcut hükümet ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan 2025 yılı bütçesi, tüm bu kargaşa içerisinde meclisten geçirilir mi bilinmez ama mevcut hükümet tarafından hazırlanan bütçe tasarısının geneline baktığımızda, mevcut enflasyonist ortamda tüm devlet kurumlarının ve vatandaşın çok zorlanacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
2025 mali yılı bütçesi ile biz yönetilenler için zorlu ve yaşam kemerlerimizi bir diş daha sıkılaştıracağı, zor günlerin beklediği net olarak anlaşılmaktadır.
Bütçenin genelinde yaşanacak sorunlar ve yetersizlikler olsa da, genel bütçe içerisindeki eğitimin payı %12’lere düşürülmüştür. Gelişmiş ülkelerde genel bütçe içerisindeki eğitimin payı %18’lere varırken, geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerde bile eğitimin payı %14 civarında gerçekleşmektedir. Kısacası, %12’lik bir bütçe ile 2025 yılında zorunlu olan eğitim harcamalarının bile karşılanamayacağı; öğretmensiz, okul giderlerinin, mal ve hizmet alımlarının yapılamayacağı; eğitimi ve eğitimcileri dilenen zor duruma düşürecek bir bütçe oranı ve rakamları ile eğitimde yokluklar ve sefaletle geriye doğru gidiş planlanmıştır.
Topluma ve çocuklarımıza reva görülen 2025 yılı bu mu olmalıdır?
Bugün bile, eğitimde yaşanan sorunlar, bütçe ve kadro temelli sorunlar olarak, okullarda öğretmenin, velilerin ve çocuklarımızın önünde durmaktadır.
Bugün devlet okullarında, birinci dönem ara sınavlarına girmeye hazırlanılırken, okullarda 40 öğretmen kadro, yetki vs. bahaneleri ile atanmadığından her hafta 800 saat ders boş geçmekte, birçok okulun müdürü ve muavinleri bulunmamaktadır.
Bu okullar, kaptansız rotalarda, yollarına gitmeye çalışmaktadırlar. Yolcular da çocuklarımızdır.
Daha büyük bir sorun, birçok okulun şantiye alanı şeklinde inşaatlar devam ederken, yaralanmalar ve ciddi hayati riskler içerisinde eğitime devam eder gibi gösterilmesidir.
Dünyanın herhangi bir ülkesinde eğitimde bu kadar sorun yaşansa, toplum ayağa kalkar, eğitim bakanı ve şürekası istifa etme gibi erdemli ve onurlu bir davranış sergilerdi.
Aynı geçen hafta Romanya’da bir çocuğun başına gelenler yüzünden yaşananlar gibi. Maalesef biz Romanya kadar bile olamıyoruz. Halbuki 20 yıl öncesinde Romen eğitimciler, bize ve sistemimize imreniyorlardı.
Kısacası dostlar, 2025 yılı bütçesi, eğitimde sefalet, yokluk ve dilenme ile kaos ortamlarının devam edeceğini müjdelemektedir. Görünen köyün minareleri gayet net anlaşılmaktadır.
Kalın sağlıcakla …