EkonomiManşetÖzel HaberlerYerel Haberler

Özgür, Rotayı “Özel Finansman”la Çizdi…

Eski Maliye Bakanı Birikim Özgür, ekonomide çıkış noktasının limanlarda, hatta elektrikte özel finansman yatırımları ile olacağı iddiasında bulundu.

Türkiye’nin izlediği ekonomi politikaları, siyasi gelişmelerin de etkisiyle Türk Lirası’nın yıllık değer kaybı üst üste rekor kırdı. Türkiye’deki gelişmeler, dışa bağımlı KKTC ekonomisini de derinden sarsıyor.

Hal böyle olunca Kıbrıs Türklerinin gözü de pür dikkat Türkiye’deki siyasi gelişmelerde. Eski Maliye Bakanı Akademisyen Birikim Özgür’e göre,  Türkiye’de seçimin ardından (sonuca göre) ekonominin rayına oturması 2 yıllık bir süreç.

Ancak Özgür, ekonomiyi iyileştirmeye dönük, çok somut belli hedefler ortaya koyulmadığı sürece Kıbrıs Türk ekonomisinin dalgalı bir denizde rotasız bir şekilde savrulmaya devam edeceğinin altını çiziyor.

Peki, Ne yanlış? Neler yapılmalı? Türkiye’den kablo ile elektrik getirilmesine nasıl bakıyor? Getirilirse nasıl olmalı?  KKTC’nin ekonomisi nasıl geliştirilebilir? Siyaseten neler yapılmalı?

Eski Maliye Bakanı, Akademisyen Birikim Özgür, Kıbrıslı Gazetesi için tüm bu sorulara yanıt verdi.

“’BEN VARIM’ DİYEREK VAR OLMUYORSUNUZ…”

Önümüzdeki birkaç aylık süreçte bizi ne bekliyor? Özellikle Türkiye’deki seçimlere kadar olan zaman diliminde… Hayat pahalılığı, enflasyon, döviz kurları için ne öngörüyorsunuz?

Kısa vadede çok iç açıcı görünmüyor. Gerek dünyadaki karmaşa, gerek Türkiye’deki seçim süreci gerekse de KKTC’deki yönetim boşluğu maalesef önümüzü güçleştiriyor. Kıbrıs Türk halkı açısından bakıldığında ne kısa vadede ne de orta vadede geleceği planlamaya dönük herhangi bir çalışma var. Bu nedenle durum bayağı bir sıkıntılı. Ancak sizin de ifade ettiğiniz gibi Türkiye’de olup bitenler bizim için çok belirleyici oluyor. Türkiye’de seçimin ardından yaşanacak olan süreç Kıbrıslı Türklerin de, özellikle ekonomi alanındaki gidişatını doğrudan etkileyecek. Eğer seçimden sonra Türkiye ekonomisi rayına oturur; daha planlı ve programlı yönetilebilirse o noktada TL’nin değer kaybı yavaşlayacak. Enflasyonla mücadele programı başlatıldığı anda yavaş yavaş bizde de, halkın alım gücüyle ilgili problemler azalmaya başlayacak. En az 2 yıllık bir süreç ister.

Tabi, bizim açımızdan en büyük sıkıntılardan bir tanesi dünyadan kopuk olmamız. Kıbrıs sorunu, “federasyon mu olsun, yoksa iki devletli çözüm mü olsun” alanına hapsedilen bir konu. Halbuki burada Kıbrıs sorununu da aşan, bizim halk olarak varlığımızı devam ettirebilmemize esas katkı yapacak unsur, bizim dış ilişkilerimizdir. Gerek Avrupa ile ticaretimiz, gerek Türkiye ile yürüteceğimiz ortak politikalar, gerekse de Kıbrıslı Rumlarla giderek artmasını beklediğimiz ticari ilişkiler. Tüm bunlar Kıbrıs Türk halkının varlığını doğrudan etkileyen hususlar. “Ben varım” dediğinizde var olmuyorsunuz. Bizim özellikle gündemde olan belli başlı konularla ilgili aktör olmaya ihtiyacımız var. Bunlar ekonomiyi doğrudan etkiler.

“KABLO İLE ELEKTRİK GETİRİLMESİ MÜTHİŞ BİR FIRSAT”

Kablo ile elektrik getirilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Baktığımız zaman bu konu özellikle iradesine sahip çıkmak isteyen Kıbrıslı Türkler açısından çok müthiş fırsatlar içerir. Böylesi bir iki taraflı projenin yürütülmesi noktasında tam bir eşitlik söz konusudur. Bizi dezavantajlı kılabilecek tek unsur, bilgisizlik ve vizyonsuzluk olabilir.

Avrupa Birliği geçtiğimiz iki yıl içerisinde enerji ihtiyacı olan noktalara enerjinin akmasını sağlayacak teknik düzenlemeler, bunu mümkün kılacak ekonomik ve siyasi düzenlemeler yapıyor.Yani enerji piyasasının serbestleştirecek hususlarda çok radikal kararlar aldı. Hedef 2050’ye kadar yüzde 50 yenilenebilir enerji, yüzde 50 de o büyük piyasa içerisinde enerji akışını sağlanabileceği bir düzene geçiş.  Biz bunun neresindeyiz? Kıbrıslı Türkler olarak…

Yapılabilecek şey Türkiye ile ortak sisteme dahil olmaya yönelik adımlar atmak. “Türkiye bizi yutacak, bundan imtina edelim, uzak duralım” diyebiliriz. Ancak biz aynı zamanda Avrupa değerlerini savunuyoruz. Enerjide de küresel anlamda gidişat belli. Yenilenebilir enerjiyi artırmak, üretilen bir enerjinin dünyanın herhangi bir yerinde, her nerede ihtiyaç varsa oraya akışını sağlamak. Fiyatların da optimize edilmesinin önünü açmak gibi bir hedef var AB’de.

Yunanistan o enerji birliğine üye olduğu için, “Türkiye’nin KKTC’yi bu sisteme dahil edilmesine karşı olabilir” endişesi hakim…

Evet. Yunanistan şuanda Türkiye ile bağlı ENSO-E (Avrupa Elektrik Sistemi İşletmecileri Birliği) üyesi. Türkiye de gözlemci üye. Diğer taraftan Güney, İsrail ile bağlantı anlamında vizyon ortaya koydu, projelendirdi. Burada bir tek aktör olamayan Kıbrıs Türk halkı. Bunu sağlamak adına bizim girişimci olmamız gerekiyor.

Şunu diyemeyiz, “Türkiye ENSO-E gözlemci üyesidir. Bu nedenle bu proje engellenecek, biz bundan uzak duralım” deme lüksümüz yok. Bizim söylememiz gereken şey, “Siz 1000 km’lik bir bağlantı öngördünüz Kıbrıs’tan Yunanistan’a. Bu sizin için de fizibıl değil. Zaten Türkiye ile Yunanistan bağlıdır. Gelin biz bunu 80-90 km’lik bir kablo ile çözelim”…

Girişimci bir yaklaşımla bu noktada Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkını bölgedeki enerji düzenine ilişkin bir katkı yapacağı; bu açılımın mümkün kılınmasını sağlayacak cesur adımlar atılması. Bunu Türkiye ile başlatıp, süreci ilerletmekle mükellefiz.

“Kıbrıs sorunu çözülene kadar, biz dünyadan enerji alanında yaşanan gelişmelerin dışında kalalım, varsın halkımız elektriksiz de kalsın, tüm elektrik sistemimiz çöksün. Rant çeteleri cirit atsın. Halk da enayi gibi faturaları ödesin. Hiçbir şekilde yapısal düzenleme gitmeyelim” diyemeyiz.

İlaveten bölgedeki enerji piyasasına da büyük katkılarımız olur eğer cesur, girişimci ve barış yönünde bu fırsatları değerlendirebilecek bir zihniyetle bu süreçleri yönetebilirsek.

Kapalı sistemi savunarak, kablo projesi ile ilgili bin bir dereden su getirerek Kıbrıs Türk halkı bu konuda aktör olamaz. Bu dönem bitti…

Eski Maliye Bakanı, Akademisyen Birikim Özgür, Kıbrıslı Gazetesi’nin sorularını yanıtladı

“CTP ‘REFORM YAPMAYIZ’ DİYEREK 2 KERE HÜKÜMET BOZDU”

Hangi ideolojiyi benimsersek benimseyelim, solcu da olsak, sağcı da olsak… Bilhassa sol görüşe sahip insanların dünyadaki gelişmelerin dışında kalarak, halka hizmet edebileceğimizi düşünmekten vazgeçilmesi lazım. Son derece hatalı bir bakış açısı. “Elektrik alanında reformu yapmayız, yapmayacağız” diyerek CTP iki kez hükümet bozdu.

Günün sonunda KIB-TEK’in geldiği nokta herkesin gözleri önünde…

 Hâlbuki biz orada o yapıyı geliştirmeyi, çağa uygun bir şekilde yapılandırmayı öngörsek- iletimi-dağıtımıyla- KIB-TEK’i güçlü bir yapıya dönüştürsek; evet piyasayı serbestleştirelim ama KIB-TEK de çok daha güçlü bir şekilde bu piyasa içinde kamuyu temsil eden bir aktör olsun. Bunu sağlayamadık. Çok konuştuk, bir işe yaramadı. Bilakis dar alana hapsedildi siyaseten. “Bunu söyleyen Türkiyecidir, liberal şudur budur” diye…

Ekonomimizi iyileştirmeye dönük, çok somut belli hedefler oraya koymamız gerekiyor. Şu an dalgalı denizde, rotası belli olmayan bir gemiye benziyor Kıbrıs Türk ekonomisi. Rotamızı belirlememiz lazım.

“DEVLET ELİYLE ENFLASYON ŞİŞİRİLİYOR, İDEOLOJİ YALAN DOLAN”

Türk lirası kullanıyoruz. Dışa bağımlı bir ekonomimiz var. Nasıl somutlar adımlar atılabilir?

O da doğrudur. Ama yüzde 30’un üzerinde bizden kaynaklanan bir enflasyon var KKTC’de.  Biz yol haritası çerçevesinde kamu- devlet dengesini sağlamaya dönük herhangi bir politika uygulamadığımız için, daha çok kamu harcamalarının tüketimi teşvik eden nitelikte harcamalar olmasından kaynaklanan piyasada bir arz talep oluyor. Devlet eliyle enflasyon şişiriliyor. Yol haritası büyük bir önem taşıyor.

Bir kamu reformu yasası tartıştık belediyelerde, ona paralel olarak örneğin su altyapımızı nasıl düzene sokacağımızı, kanalizasyon sorunlarını aşmak için nasıl bir finansman yaratacağımızı, bunu nasıl işleteceğimizi konuşmadık. Belediyelerin mali kaynaklarının çok önemli bir kısmını -su kamu malıdır ve kar yapılamaz prensibine rağmen- 2,3 TL’ye alıp bize 10-15 TL’ye satan belediyelerin gelirleriyle karşılaştık.

 Burada ideoloji yalan dolan. Kaynakların alt yapı yatırımına dönüştürülmesi şart. Sadece su alanında, kanalizasyon altyapısı için bu ülkeye yatırımcı çekip 3-5 milyarlık bir yatırım yaptırabilseniz, alın size pandemi sonrasında krizde azalan ülkeye gelen para miktarını dengeleyecek bir unsur. Bunun gibi çağdaş medeni projeleri gündeme getirmek lazım.

Herkesin aklına “Türkiye’de bu yönetim varken, bu işler burada nasıl yapılabilecek?” gibi bir soru geliyor. Bu çok haklı bir soru. Aynı soruyu ben de sorarım.

Bu işlerde kaş yapayım derken göz çıkarma çok yüksek. Bir özelleştirme, eğer güçlü bir kamu otoritesi yoksa mevcudun daha kötüsüne götürebilir sizi. Yol haritamızın birincil unsuru kamu gücünü doğru noktada düzenleme, denetlemeye ve geliştirmeyi içermelidir.

Kamumuzu sadece memura maaş ödeyen bir mekanizma olmaktan çıkarılıp gerçekten bu ülkeyi yönetecek, stratejik planlama ve çalışmalarla geleceği inşa etmemizi yaratabilecek bir kamu yönetimine ihtiyacımız var bizim. Bu KKTC’de yok, bunu yaratmak zorundayız.

Ben demiyorum ki, ‘Su altyapısı ile ilgili bir şirket gelsin, üstelik de Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ağzının içine bakan biri olsun, çıksın başımızda boza pişirsin’. Böyle bir şeyi hiç kimse istemez…

“LİMANLARDA, ELEKTRİKTE ÖZEL FİNANSMANI DEVREYE SOKMALI”

Özel finansmanla çok doğru yatımlar yapılacağını ve çıkış noktamızın bu olacağını iddia ediyorum. Gerek limanlar, gerek su altyapısı hatta elektrikte de…

Özel finansmanı devreye sokarak kamu gücünü doğru bir şekle sokup, bize hizmet eden şirket sayısını artırmayı öngörmemiz gerekir.

Kamu-özel işbirliği modeli olmalı burada yapılacak projelerde. Denetim önemli burada. Sen halk adına o sistemi yönetmekle mükellefsin.

Şu anda bizim ödediğimiz su faturaları bize altyapı olarak dönmüyor, sadece belediye çalışanlarının maaşlarına gidiyor. Buna karşı değilim ama siyaseten baktığınızda kamu kaynaklarının yatırıma kanalize edildiği koşullarda, gelecek nesillere bir faydamız olabilir.

“MÜTHİŞ BİR YIKIM YAŞANIYOR…”

Şu an kamu kaynaklarını çar çur etme ve kaynakları belli bir siyasi yapıyla ayakta tutma. Ersin Tatar, UBP iktidarının devamını sağlayama dönük müthiş bir yıkım yaşanıyor, bugün itibarıyla. Hiçbir biçimde halkın geleceği düşünülmüyor, halkın demokratik iradesine saygı duyulmuyor. Türkiye’deki duruma da paralel olarak burada bir yapı oluşmuş.

Daha da hırslanmamız gerekiyor. İrade, geleceği planlamaktan vazgeçmek değildir. İrade mevcut yapıyı savunmaktan da geçmez. İrade, olması gerekeni planlama, siyasete dönüştürmek, halka mal etmek ve güçlü bir şekilde uygulamaktan geçer.

Haber/ Selda Bektaş
Fotoğraf/ Gürol Yardımcı

Diğer Haberler

Başa dön tuşu