Ali Başman: ‘Parmak Kaldırıcı’ Olmayacağım!
UBP’nin ara seçimler için aday gösterdiği iş insanı Ali Başman, KIBRISLI’ya aday olma sürecini, hedeflerini anlattı; Meclis’e “parmak kaldırıcı” olarak girmeyeceğinin altını çizdi.
Koalisyon hükümetinde UBP Ali Başman’ı, DP Serhan Aktunç’u, YDP de Figen Yaman Lesinger’i aday gösterdi. Ortaklardan en güçlü isim ise iş insanı Ali Başman.
Bir milletvekilliği için gidilecek 25 Haziran’daki ara seçimde Ulusal Birlik Partisi’nin aday gösterdiği iş insanı Ali Başman, aday olma sürecini, hedeflerini, ekonomiye dair fikirlerini ve öğretmenlerin taleplerine ilişkin soruları yanıtladı.
Başman, 25’inci milletvekili olarak Meclis’e girmesinin partisini, küçük ortaklara karşı elini güçlendireceğine dikkat çekti.
Başman, “ Meclis’e parmak kaldırıcı olarak girmeyeceğim. Yanlışın karşısında duracağım” dedi.
Başman, KIBRISLI Gazetesi yazarı Selda Bektaş’ın sorularını yanıtladı…
“25 VEKİLLE İSTİKRARI SAĞLAYACAĞIZ”
İş insanı olarak neden siyasete atılmaya karar verdiniz?
Bana belki de son 3 dönemdir teklif geliyordu. Vakit ayıramama noktasında bu teklifleri değerlendirememiştim.
2020 yılından beri Kıbrıs Türk Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesiyim. Katıldığım programlarda da özellikle ekonomik konularda çok ciddi eleştiriler ortaya koyuyorum.
Bana teklif gelirken, “Sen bizi hep eleştiriyorsun. Gel bilgi birikimini bizim için kullan” denildi. Biz de “tamam” dedik.
Çünkü istikrarlı hükümetlere ihtiyacımız var. Özellikle 2013’den 2022’ye kadar 8 ayda bir, yılda bir hükümet değişiklikleri oldu. Bu süreçler içerisinde, Ticaret Odası’nda ve iş dünyasında bir gördüğümüz Bakan’ı bir daha göremedik.
Gittik, taleplerimizi ortaya koyduk. Sıkıntıları anlattık. Notlarını aldılar, haklı buldular “Tamam halledeceğiz” dediler. Gelin görün ki, ömürleri yetmedi. Bu da istikrarın yakalanamamasına neden oldu.
Bu kısa vadeli hükümet dönemleri içerisinde, ne yasa yapılabildi ne de uzun vadeli projeler hayata geçirilebildi. Günü birlik işler etrafında dönüldü dolaşıldı, kapsamlı çözümler üretilemedi.
Adaylıkta beni asıl cezbeden 24’ü 25 yapma ihtimali oldu. Bu, mevcut hükümete 2027 biletini alır. İstikrarı sağlar.
Siyasetten farklı bir beklentim yok; siyasi unvandır ve ya başka bir şey. İşim başımdan aşkın zaten…
Ayrıca ciddi bir şansımın olduğunu da düşünüyorum. İş dünyası da halkımız da istikrar istiyor.
“ATIP TUTMAYA GEREK YOK…”
Hedefiniz hangi sorunları çözmek?
Elimde sihirli bir değnek yok. Netice itibarıyla UBP’nin bir parçası olarak bu işin içine giriyoruz ama hedefim, gelişimle bir istikrarın yakalanması ve bilgi birikimimle ülkeme faydalı olmak.
‘Onu yapacağım, bunu yapacağım’ diye atıp tutmaya da gerek yok ancak hükümet programı içerisinde basit dokunuşlarla çözülebilecek sorunlar var. Bunlara Meclis’e girdiğimde merhem olacağım.
“PAZARLIKLARIN ÖNÜNE GEÇİLECEK…”
Vekil olmanız halinde, hükümetin küçük ortaları ile ilişkileri ne yönde değişecek?
25 milletvekili tek başına iktidar demektir. Yani Meclis’in yüzde 50’sini alıyorsunuz ve daha kolay icraat yapıyorsunuz demektir.
Bu koalisyon ortaklarınızla ilişiklilerinizin daha iyiye gitmesini sağlayacak veya naz eden varsa da onun gitmesini gerektirecek. Pazarlıkların önüne geçilecek.
Belli başlı pazarlıklar, birçok noktada, tıkanıklığı da getiriyor.
“PARAMIZIN STABİL OLMAYIŞI EN BÜYÜK SORUN”
Ekonomik açıdan çözülemez diye baktığınız bir konu var mı? En büyük sorun nedir?
Ülkemiz neticede ambargolar altında. Bugün bir ürün gönderirken Yeşil Hat Tüzüğü çerçevesinde Rum’un üzerinden göndermek durumunda kalıyorsunuz. Bu çözülür-çözülmez bilemeyiz ama şu da bir gerçektir ki yüzümüze Türkiye’den başka bakan biri yok. Türkiye Cumhuriyeti her zaman yanımızda ve destektir.
Ancak bu memleketin çok ciddi suretle enflasyon ve devalüasyon sorunu var. Haliyle de halkımız ve iş dünyamız etkileniyor. Paramızın stabil olmayışı bana göre en büyük sorun.
Bu durumunda ana muhalefet partisi lideri Tufan Erhürman’ın, ‘stabil para birimine endeksli muhasebe sistemine geçilmesi’ gerektiği söylemine katılıyorsunuz…
Hayır katılmıyorum. Belki yapılabilse fayda sağlayabilir ancak pratikte bunun mümkün olduğunu düşünmüyorum.
“ANA TÜKETİM UCUZLATILMALI”
Her şeyi ithal ediyoruz. Bir şey üretmiyoruz. Türk Lirası’ndaki değer kaybı, ticaretle uğraşan insanları da vatandaşı da büyük ölçüde etkiliyor. Ekonomik kalkınmaya yönelik ne gibi tavsiyeleriniz olacak UBP’ye?
Lüks tüketimde değil ancak ana tüketim gruplarında ucuzlatmaya gidilmesi gerekli. Bu, fonların aşağıya çekilmesi ile mümkündür.
İkinci olarak sanayicilere çok ciddi sübvanseyeler yapılmalı. Elektrikte, suda, sanayi bölgelerindeki kiralara dair…
Teşviklerde ciddi artırımlara gidilmeli ki sanayici arkadaşlarımız da ayakta kalabilsin.
Sanayici, verilen teşviklerle de ürünlerini daha ucuza satabilir. Sürümden kazanır. Halk da daha ucuza alabilir.
“MEVCUT OLAN BRANŞLARDA ÖĞRETMEN
GETİRİLİRSE BUNA KARŞI DURURUM”
Şu an öğretmenlerimizin grev ve eylemleri sürüyor. Karşı çıkılan yasa tasarına dair görüşünüz nedir?
Üç ana konu var orada. Sağlam olmayan okul binalarının yeniden yapılması gerekli. Şampiyon Meleklerimizin kaybı ülkemizin acısı. Dolayısıyla çocuklarımızın canını riske atamayız. Şuanda testten geçiriliyor okul binaları. Tamam değillerse baştan yapılmaları zaten gündemde.
İkinci konu tam gün eğitim. Olması gerekendir bur. Ancak okul altyapılarının buna hazır olması gerekli. Bu hazırlıklar da yeni okul dönemi başlamadan tamamlanacaktır diye düşünüyorum.
2023-2024’te haftada 2 tam gün eğitim, 2027’de de tamamen tam gün eğitime geçilmesi planlanıyor. Altını çizerek söylüyorum buna geçilirken altyapının hazır olması gerekli. Aksi takdirde bu başarılı olamaz.
Üçüncü konu da Türkiye’den öğretmen getirilmesi. Sayın Eğitim Bakanımız bununla ilgili açıklamada bulundu. Branşı burada olmayan öğretmenleri getirmekten bahsediyor.
Onun haricinde, her türlü farklı öğretmenin gelmesine karşıyım. Bu memlekette her türlü ehil öğretmenlerimiz var.
Eğer ülkemizde olan branş öğretmenleri getirilecekse, açıkçası söz hakkım olursa o noktada bu işe karşı dururum. Doğru bulmuyorum. Bu böyle ise öğretmenleri haklı buluyorum.
“HÜKÜMETE EN BÜYÜK ELEŞTİRİM ENFLASYON
MUHASEBESİNİN HAYATA GEÇİRİLMEMESİ”
İş insanı olarak zaman zaman UBP’ye sert eleştirilerde bulunduğunuzdan bahsettiniz. Nedir eleştirdiğiniz konular?
Benim parti eleştirim olmadı. Hükümetler olarak eleştirdim. Yapılamayan birçok konu var. Bugün bir enflasyon muhasebesi bile geçirilemedi.
Yasa, ‘3 yıllık enflasyon yüzde 105’in üzerinde olursa, enflasyon muhasebesini geçir’ emreder. Bizde yüzde 160’tı 3 yıllık, bu yapılmadı; rafta duruyor. Esas sıkıntımız bizim buydu.
Bunun geçmemesi şuna yol açıyor:
Örneğin bir ürünü 1000 dolara alırsınız. Bugünkü kur üzerinden 20 bin TL. Ancak bu ürün stokunuzdadır. Dolar 25 TL olmuştur. Dolayısıyla 25 bin TL olarak öngörülür ürün. Ancak aradaki 5 bin TL sanki kar etmişsiniz gibi vergilendirir.
Aslında 1000 dolarlık ürün gene 1000 dolardır. Fiyatı değişmemiştir. Ancak paranın erimesinden çıkan farkın vergisini ödüyorsunuz. Bu taşınmazda da aynıdır. Enflasyon muhasebesinin bir an önce hayata geçirilmesi gerek.
Bu ya olacak, ya olacak…
ADAYLIK TEKLİFİ KİMDEN GELDİ?
Size adaylık teklifini kim getirmişti?
Gerek Ekonomik Örgütler Platformu’ndaki arkadaşlar, gerekse parti başkanımız getirdi. Durum değerlendirmesi neticesinde 24’ün 25’e çıkmasının önemi ile bu taşın altına elimizi koyma kararı aldık.
“DEVLET POLİTİKAMIZ YOK”
Lefkoşa milletvekili olarak seçilirseniz, Lefkoşa’ya dair bir projeniz var mı?
Hayır yok. Ben finansçıyım. Önce ekonomi. İleride elbette olacak projelerimiz. Ancak ben bir bireyim. Bir devlet politikası olması lazım. Şuna da üzülüyorum. Bizim yıllardan beridir bir devlet politikamız yok. Bizim bu politika üzerinden konuşmamız lazım. Her gelen hükümet elbette kendine göre işler yapacak ancak ülkelerin devlet politikaları olmalı. İşte bunun için de uğraşacağız. İşte o zaman Lefkoşa için de her kent için de projelerimiz olacak.
“BEN ORAYA PARMAK KALDIRICI OLARAK GİRMİYORUM”
Ekonomi Bakanlığı’nda adınız geçecek mi?
Benim öyle bir talebim yok. Görev verilir, alınmaz… Benim böyle bir ön şartım olmadı. Önce Meclis’e girelim, ne yapabileceğimizi görelim. Ne yaptığımızı halkımız görsün. Halkımız desin ki, “Ya bu adam girdi. Fayda sağladı”.
Ben oraya parmak kaldırıcı olmaya girmiyorum. Ben oraya memleketi ayağa kaldıracak konularda söz sahibi olmaya geliyorum. Gailem, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin nasıl daha ileriye gideceğidir.
“BENİM UNVANA İHTİYACIM YOK”
Yani karşı çıktığınız bir yasa gelirse, “parmak kaldırıcı olmayacağım” mı diyorsunuz?
Ne münasebet. Benim ne unvana ne başka bir şeye ihtiyacım yok. Ne de yeniden seçilme gailem var..
Ben halka hizmet için geliyorum. Halkımız zaten takdir ederse, ilelebet size o görevi verir. Mutlu olmazlarsa, “Sen bu işi yapamıyorsun. Çekil git” diyecekler.
“BU SEÇİM GEREKSİZDİR, HESABINI ÖZERSAY’A SORSUNLAR…”
Ancak halkımız bu seçimi iyi değerlendirsin. İstikrar için bu şart. Düşünün erken seçime gittik. Yeni baştan bir hayli masraf.
“Bu masraf değil mi?” diye soracaksınız…
İşte bu masrafın hesabını da Kudret Özersay’a sorun. Halk size bir görev verdi. Sen halkın sana verdiği temsiliyet görevine saygısızlık yaptın. İstifa ettin. Anayasa gereği bu yapılmak zorundaydı.
20-25 milyon TL’lik masraf olacak ve son derece gereksizdir. Bunun hesabını da şimdi boy boy gazetelere çıkıp eleştiri yapan Kudret Özersay’a sormak lazım. Müsebbibi O’dur.
Ben kendime güveniyorum. İstikrar adına bu seçimi UBP’nin 25 yapması lazım hayati önem taşıyor.
Haber/ Selda Bektaş