40 Yılın Sonunda Elde Var Yıkıntı!
Erken bir 15 Kasım yazısı yazmak istedim. Haftada bir yazdığım ve önümüzdeki Cuma da 15 Kasım sonrasına denk geleceği için şimdiden yazmayı tercih ettim.
Erken bir 15 Kasım yazısı yazmak istedim. Haftada bir yazdığım ve önümüzdeki Cuma da 15 Kasım sonrasına denk geleceği için şimdiden yazmayı tercih ettim.
Bu yıl KKTC’nin 40’ıncı yıl dönümü.
Sağ kanat bu günü kutlarken hep “Kıbrıslı Türkler devlet sahibi oldu” der.
Bunu söylerken herhalde KKTC’den önce, adı üstünde, Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin de bir devlet olduğunu kabul mu etmiyorlar, duymak mı istiyorlar, yok mu sayıyorlar bilmiyorum.
Federe Devlet’ten KKTC’ye geçişin de tartışmaları hep ayrı bir konudur.
Esasen motivasyonun 2 dönemle son bulan ‘koltuk’ mu olduğu, yoksa gerçekten dünyanın ayrı / ayrılıkçı bir yapıyı tanıyacağına olan ‘saf’ inanç mıydı…. ?
Bunun cevabını tabii ben verebilecek durumda değilim.
Bu yazıda da KKTC’nin kuruluşuna ramak kala kriptonun gelmesini, iletişimin tüm dünyayla kesilmesini, siyasi partilere yapılan tehditleri vs. ele alacak değilim. O konular birçok değerli yazar, akademisyen, tarihçi ve siyasetçiler tarafından defa defa anlatıldı.
Benden 1 yaş küçük olan KKTC’nin 40’ıncı yılında, bir başarı öyküsü olup olmadığını ele almak, geldiğimiz aşamada nereye vardığına bakmak daha önemli.
Cumhurbaşkanından başbakanına, meclis başkanından bakanlarına kadar sürekli bir şekilde KKTC’nin bir başarı öyküsü olduğu, önümüzdeki günlerin daha da aydınlık olduğunu söylemeleri oldukça önemli.
Çok çok önemli…
Zira bu ‘devlet büyüklerimiz’ yalan söyleyip de bizi kandırmaz elbette.
Ve fakat ben kendilerinden maalesef daha farklı düşünmekten kendimi de alamıyorum.
Adaletsizlik üzerine temellerini inşa etmiş bir yapının hala daha bu özelliğini sürdürmesinden başarı diye söz etmek doğru olmaz.
Kamu hizmetleri çökmüş, çökertilmiş; bu hizmetleri veremeyecek 40 yıllık bir yapı.
Anayasa’yı defa defa ayaklar altına almış sözüm ona yüce bir meclis.
Elektriğini üretemeyen, yolunu yapamayan, kaldırımını düzeltmeyen, doğasını katleden, 40 yaşında bir yıkıntı.
40 yaşında bir hayal kırıklığı…
Bir önceki yazıma atıf da yapmasam olmaz.
Eskiden, “Türkiye’nin arka bahçesine dönen bir Kuzey Kıbrıs” deniyordu. Şimdi buna uluslararası özelliğini de katmış bir yıkıntı.
Uyuşturucu baronlarının, kara para sahiplerinin cirit attığı bir yapı.
Bir kaç gün sonra janjanlı sözlerle bir ton vaat verilecek.
KKTC’miz canımız ciğerimiz deyecekler.
Gidebileceği başka bir yeri olmayan, her geçen gün kendi yurdunda vatansızlaşan, kendi ülkesine yabancılaşan insanlara değil; vurgundan, talandan, ranttan keyif çatan özel bir sınıfa yönelik mesajlar verecekler.
Gurur duyun.
Ne kadar gurur duysanız azdır.
40 yaşında bir moloz.
Bu eser sizin.
* sizin: Burada söylenen kişi sadece siyasiler değildir. Günlük küçük çıkarları için adaletsizliğe çanak tutan, kıza iş oğlana arsa deyen, yasaların hilafına ‘talepte’ bulunanlar vb.