ManşetÖzel HaberlerSiyaset

Ersoy: Sol’da Birlik Sağ’ın İşine Yarar

Sivil toplum örgütü olarak mücadele verirken, siyasi partiye dönüşen Bağımsızlık Yolu’nun ara seçim için aday gösterdiği Umut Ersoy, KIBRISLI’nın sorularını yanıtladı.

Kendi deyimiyle “Sol’un kötü çocuğu” Bağımsızlık Yolu’nun Umut Ersoy’u, emekten yana olduğunu iddia eden sermaye partilerini “ifşa” etmek; sistemin tüm aparatlarını sisteme karşı kullanmak şiarı ile Meclise girmeye aday.

Sınıf mücadelesinde emeğin tarafı Bağımsızlık Yolu, 25 Haziran’daki ara seçim için Umut Ersoy’u aday gösterdi.

Sol’da birlik tartışmasına “Hangi Sol?” şeklinde karşılık veren Ersoy, ‘Sol’ tarifi yaptı; YKP Genel Sekreteri Murat Kanatlı’nın “Oy vermek ne işe yarayacak?” sorusunu amaç-araç ilişkisi üzerinden Gramsci’nin sözü ile yanıtladı.

Parti programını anlatan Ersoy, KIBRISLI Gazetesi yazarı Selda Bektaş’ın sorularını yanıtladı.

“SERMAYE SINIFI İLE UZLAŞACAĞIMIZ TEK BİR NOKTA YOK”

Parti programı adına aday olduğunuzu açıklamıştınız. Ne demek istediniz?

Bizde siyaset bir şekilde siyasetsizleştiriliyor. Siyasetin konusu olan siyasal meseleler, siyasetin içerisinden çıkarılıyor. Onu yerine kişinin donanımları, birikimleri, akil kişilikleri, ‘kurtarıcılar’ gibi kişi kültü etrafında dönmeye başlıyor.  Biz buna karşıyız. Mesele şahıslarla ilgili değil.

O zaman eğitimi, sağlığı, işçi haklarını, AKSA’nın sözleşmesini konuşamıyorsunuz. Siyaset özü itibarıyla ‘ekmeği üretme ve paylaştırma’ yöntemini belirlemekle ilgili. Aynı zamanda o üretimi nasıl artıracağız da var. Adaleti, eğitimi nasıl üreteceğiz nasıl paylaştıracağımızı da ‘ekmeğin’ yerine koyabiliriz burada.

Bu nedenle adaylığımızı açıklarken, Bağımsızlık Yolu’nun fikirleri, programı ve mücadelesidir gerçek aday. Ben o mücadelenin sadece taşıyıcısıyım.

Kişisel donanımımdan ziyade Bağımsızlık Yolu’nun siyasetini ortaya koyduk çıktığımız tüm programlarda.

Başka bir boyutu da biz bir emekçi partisiyiz. Yani sınıf partisiyiz. Emekçiler siyasete katıldığında, siyasetin konusu düşük ücretler, sendikasız-güvencesiz çalıştırılma koşulları oluyor.

Ya da hepimizin hakkı olan kamusal eğitim-sağlık, kamusal toplu taşıma, enerji, barınma; çalınan emeklilik hakkımız, yatırılmayan sigortalarımız, gıda fiyatları oluyor.

Ancak bakıyorsunuz, rejim partilerinin ekonomi anlayışı sermayenin çıkarlarına yönelik bir çerçevede sunuluyor. Sanki ekonomi tek bir şeymiş gibi.

Bu hep böyledir; egemenler kendi çıkarlarını tüm toplumun çıkarları gibi sunmayı severler. Örneğin Ali Başman sadece sermayenin dertleri ile ilgili konuşuyor. Bu çok doğal sınıfsal bir refleks.

Seçim arenasında ortada bir sermaye temsilcisi var ki sermayenin çıkarlarını savunuyor. Ortada bir de emekçi temsilcisi var o da emeğin çıkarlarını savunuyor.

Mesele burada bunun arasındaki sınıfsal farkı ortaya koymakta.  Farkların berraklaşması, hepimiz adına çok iyi. Sol açısından da bu böyle – nerede kopuyorsunuz, nerede uzlaşıyorsunuz diğer tarafla-.

Emekçi partisi olarak bizim sermaye sınıfı ile uzlaşacağımız hiç bir zemin yok. Aksine çıkarlarımızın birebir çatıştığını düşündüğümüz için mücadele edeceğimiz birçok nokta var.

Bağımsızlık Yolu adayı Umut Ersoy, Selda Bektaş’ın sorularını yanıtladı…

“SOL’DA BİRLİK SAĞ’IN İŞİNE YARAR…”

Sol’un neden tek adayı olamadı?

Öncelikle Sol’u nasıl tanımladığımızla ilgili bir tartışmayı hiç yapmıyoruz. “Sol’da birlik lazım” gibi bir top atılmış ortaya. Bu uzun yıllardır terennüm ediliyor.

Neden? Çünkü sandıkta daha fazla oy alınsın, oylar tek bir yerde biriksin şeklinde.

Bu aslında Sağ’ın işine yarayan bir yaklaşım.

Sol’da birlik olması mı Sağ’ın işine yarayan bir şey?

Sol’un tanımlanmamış olması; işin içinden siyasetin çekilmiş olması farklılıkların görünmez kılınması Sağ’ın işine yarayan bir yaklaşım.

Birliği biz de ciddi anlamda savunuyoruz. Ancak hangi noktada birlik yapılması lazım? Kimler bir araya gelecek ve ne yapmak için bir araya gelecek?

Öznelerini tanımlamıyoruz.

Ortaklaşma tek başına yukarıdan bir basınçla kurulamaz. Sorunları da çözümleri de ortak bir şekilde tanımlamamız gerekiyor. Bunları yapabilmek için de siyaset yapmamız gerekiyor.

Bu yapılmıyorsa demek ki tek amacımız oyları artırmak. Yani kelle sayısı üzerinden konuşulma gibi bir duruma geliniyor.

Bu tamamen Sağ’ın işine geliyor. Siz siyasetin aurası’nın ortasına yerleşmeye çalışıyorsunuz farklılıkları bir kanara bırakarak.

Bir de uzlaşmaz olan kesimler var. Bağımsızlık Yolu ile CTP’nin uzlaşamayacağı noktalar var. Biz diyoruz ki, “10 ve üzeri işçi çalıştıran iş yerlerinde sendikasız işçi çalıştırılması yasaklansın”.
CTP buna karşı çıkıyor.

“Asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi gerekiyor” diyoruz.  
CTP buna karşı çıkıyor.

“KIBRIS SORUNU SOLCULUĞU…”

CTP ile ortak noktada nasıl buluşabiliriz? Biz siyaseti ‘koltuk kapma’ üzerinden kurgulamıyoruz ki.

Meclise girme arzumuz, zaten sokakta örgütlenerek yürüttüğümüz siyaseti oraya taşımak.

Eğer biz sendikasız işçi çalıştırılmasının yasaklanmasını savunamayacaksak o zaman o birliği hangi amaçla yapıyoruz?

Ya da parti programından hangilerinden ödün vermemiz isteniyor?

Şunu diyebilirler, “AKSA’nın kamulaştırılmasından, çağdaş vatandaşlık yasasından vazgeçin. Ama geriye kalanları da tutalım”. Böyle bir şeyi de konuşamıyoruz.

Aynı şeyi Sol’un geriye kalanlarıyla da konuşamıyoruz.

Mantık şunun üzerine kurulu, ‘Biz seçime tek adayla girmeliyiz. Çünkü oyları bir araya toparlamalıyız’.

Bunun bir örneğini Türkiye’deki seçimlerde de gördük ve sonuç getirmedi. Aksine siyaset daha fazla Sağ’a çekildi.

Biz CTP’yi Sağ bir parti olarak tanımlıyoruz. Ekonomi politikalarına, emeğe, doğanın talanına yaklaşımına baktığınızda çok da farklı siyasetleri yok.

Sol’u maalesef Kıbrıs sorunu üzerinden federasyon çözümü üzerinden tanımlayanalar var ki bu yanlış bir tanım. Biz buna ‘Kıbrıs sorunu solculuğu’ diyoruz.

Emek-sermaye çelişkisi, sermaye-doğa çelişkisini ıskalayarak bir Sol tanımı yaptığınızda o zaman CTP’yi de Sol’da tanımlıyorsunuz.  Bakıyorsunuz, işçi haklarıyla ilgili hiçbir şey savunmuyor. O zaman bu nasıl Sol?

BAĞIMSIZLIK YOLU’NUN SEÇMENE SÖZÜ…

Seçmene ne vaat ediyorsunuz? Meclise girmeniz neyi değiştirecek?

Bağımsızlık Yolu’nun –emeğin-Meclise girmesi, statükoyu sarsacak. Siyaseti olduğu gibi Sol’a çekecek bir yaklaşım.

Asgari ücret tartışılacak, özel sektördeki sendikasızlık tartışılacak; kamusal eğitim-sağlık tartışılacak. Bankaların hiç durmadan artan karları; bireysel kredi borçlarının katlanarak artması, yatmayan sigortalar tartışılacak.

Bizim siyasetimiz bu. Biz reaksiyon siyasetini sevmiyoruz -onlar bir şey yapacak da biz bir şeye muhalefet edeceğiz-.

Bizim somut siyasetimiz; somut sorunlarımız var. Biz eme, kadınların özgürleşmesi, doğanın talanıyla ilgili sorunları Meclise taşımak istiyoruz ve bunun da siyaseti Sol’a çekebileceğini düşünüyoruz. Bir anlamda rejimin sınıfsal karakterini de ifşa edebileceğimizi düşünüyoruz.

OY VERMEK NEYİ DEĞİŞTİRECEK?

YKP Genel Sekreteri Murat Kanatlı’nın, “Muhalefet tüm bilgi ve belgelere ulaşarak istediği şekilde görevini yerine getirebiliyor mu? Meclise tüm bilgiler geliyor ve herkes görevini yerine getiriyor diyemeyeceğimize göre oy vermek ne işe yarayacak?” sorusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

YKP ile “Sol’da tek aday olsun mu” tartışmaları olmuştu TDP’nin bir çağrısıyla orada YKP ortak adaya sıcak baktığını söylemişti. Kendi önerisini de yapmıştı. TDP’ye de Tacan Reynar’ın bağımsız aday olması durumunda destek vereceğini söylemişti.

TDP o teklifi kabul etmiş olsaydı YKP seçime girmiş olacaktı ve oy çağrısı yapacaktı. Ne değişti ki o günden bugüne?

Meseleyi kısırlaştırdığımızda, “Yapabilecek hiçbir şey yok” dediğinizde zaten tıkanıyoruz.

Girdiğiniz alanda da yapılabilecekleri görüyor ve çözümlüyorsunuz. Kendi pratiğimizden bir örnek verebilirim buna.

Kendi dayanışma piyangomuzu düzenliyoruz ve partiye oradan bir gelir yaratmaya çalışıyoruz. Bunun bir de vergisi var. Bunun vergisini vermeye çalıştığımızda Vergi Dairesi, “Partiler yaptıkları piyangolar için vergi vermiyor. Siz niye vereceksiniz ki” diyor.

Biz bunun yasal bir mevzuat olduğunu açıklıyoruz. Ancak “hayır” diyorlar. Biz de yazılı bir belge istiyoruz, vergi alınmayınca. Ve orada öğreniyoruz ki, bu koca koca partiler -UBP, CTP- BMW, Mercedes veren partiler hiç vergi vermiyorlarmış. Vergi kaçırıyorlarmış…

Biz parti kurup, bir siyasal mücadeleye girmesek piyango düzenlemesek bunun öğrenmeyeceğiz.

Yani, “Sizin yapabileceğiniz bir şey yok” dediğinizde, yenilgiyi baştan kabul etmiş oluyorsunuz.

Nasıl ki sokakta verilecek bir mücadele var, her alanın araçları farklıdır. Meclisteki o araçları bulursunuz, bir de oraya girdiğinizde öğrenirsiniz neler yapabileceğinizi; körelmiş, kullanılmamış araçları.

Devrimci tavır budur.

Hiçbir yerden geri durmazsınız. Çelişkileri ifşa edebileceğiniz, eşitsizliği, adaletsizliği vurgulayabileceğiniz her yeri bulur, orayı alana çevirirsiniz.

Gramsci’nin çok güzel bir sözü var, “Amacı istiyorsanız araçları da istemelisiniz”.

Tatlarını kaçırmak istiyoruz. Bizim huzurumuz kalmadıysa emekçiler olarak, onların da huzuru kalmasın.

Biz söylem siyaseti yapmıyoruz. Her nokta için somut alternatiflerimiz var – Vatandaşlık, nüfus politikası, taş ocakları, enerji, eğitim-.

Umut Ersoy

“AKSA’YI KAMULAŞTIRACAK DONELER MEVCUT”

Evet. Bunlardan biri de AKSA’nın kamulaştırılması. Bunu nasıl yapacaksınız?

Yasa tasarısını hazırladık ve EL-SEN’le paylaştık. Anayasa izin veriyor buna.

AKSA’nın sözleşme taahhütlerine uymaması. Sözleşmenin ruhuna aykırı ek maddeler düzenlenmesi ve Sayıştay raporlarıyla da ortada olan kamu zararı.

Sözleşmeyi fesih etmeniz için yeterli doneler.

AKSA kamulaştırıldığında KIB-TEK’e yatırım yapılabilecek 30 milyon dolarlık bir kaynak ortaya çıkıyor.

“HER BÖLGEYE BİR KADIN SIĞINMA EVİ”

Kadınlara yönelik sosyal politikalarınız neler?

Bunu iki farklı boyut üzerinden konuşmamız gerekiyor.

Bildiğiniz gibi bir Sosyal Hizmet Dairesi var ancak bu daire neo-liberal evrede tamamen boş bırakılmış, devlet tüm sorumluluklarından geri çekilmiş.

Dairenin altyapısının güçlendirilmesi, kaynak ayrılması ve istihdamın artırılması gerekiyor.

ALO 183 hattının güçlendirilmesi gerekiyor. Kadına şiddetle ilgili tüm ihbarların yapıldığı hatta tek bir kişi bakıyor 7-24…

Şiddet önleme merkezlerinin kurulması gerekiyor ki orada psikolojik ve hukuki desteğin daha şiddet gerçekleşmeden ya da şiddet gerçekleştikten sonra hemen müdahale edilebilsin.

Kadının tek bir merkeze yönlendirilmesi gerekiyor, yaşadıklarını sürekli sürekli anlatarak travmanın tekrarlanmaması için.

Bildiğiniz gibi tek bir sığınma evi var ve yeterli değil. Kadın sığınma evi talep ediyoruz tüm bölgelere…

“VAKIFLAR ELİYLE YÜRÜTÜLEN ‘İYİLİK’ ÇALIŞMALARI İSTİSMARA AÇIK”

Kadınların özgürleşmesine yönelik diğer bir boyut da dinsel gericilik. Yoksul insanlar-kadınlar dinsel gericiliğin hedefinde. Bu bağlamda sosyal hizmetlerin bilinçli şekilde geri bırakılmış olması bu faaliyetlerin tarikatlar ya da Vakıflar eliyle yürütülen “iyilik” çalışmalarının istismara açık bir pozisyonu var. Bir hak olarak almanız gereken hizmetler size bir nimet gibi sunuluyor.

Muhafazakar bir insan olabilirsiniz ancak “dinci” değilsinizdir. Yoksul da bir insansanız, yaz aylarında işe gittiğinizde çocuğunuzu verebileceğiniz bir aktivite merkezi yok.

Kamusal olarak orası boş bırakılmış. Size alternatif olarak Kuran kursları sunuluyor. İdeolojik aygıtlar işte orada çalışmaya başlıyor ve çocukların beyni yıkanıyor.  

Halbuki siz etüt, aktivite merkezleri sağlayabilseniz, çocuklar spor yapacaklar, satranç oynayacaklar, tiyatro yapacaklar ya da ekolojik faaliyetlerde bulunacaklar.

Kamusal alanı açmamız gerekiyor. Açmazsak tarikatlar, cemaatler bir hegemonya oluşturuyor ve toplumun dönüşümü de tam buradan başlıyor.

YOKSULLARA ÜCRETSİZ
TOPLU TAŞIMA, ÜCRETSİZ GIDA…

5-6 bin TL civarında yardım alan aileler var. Bununla yaşamaya çalışan insanlar var. Sadece bu yardımı artırarak da bu sorun çözülemez. Kamusal hizmetlerin artırılması gerekiyor.

Aş evleri açarsınız, hem bir istihdam olanağı yaratabilirsiniz hem de sosyal yardım alanlara bir kent kartı çıkararak beslenmeyi ücretsiz hale getirebilirsiniz.

Yine kamusal toplu taşımayı da bu şekilde ücretsiz yapabilirsiniz. Bunlar bizim somut olarak parti programımızda mevcut. Dileyen internet sitemizden bunları okuyabilir.

Ulaşabildiğimizde fikirlerimizin; mücadele ile yaratmaya çalıştığımız umudun karşılık bulduğunu görüyoruz.

 

Diğer Haberler

Başa dön tuşu