Tek Vekille Koltuk Kapmak: Sol Vaatler, Birlik ve Seçmen
Kıbrıs’ın kuzeyindeki sol seçmenin “Sol’da birlik” talebi neden karşılık bulmuyor? Doç. Dr. Yonca Özdemir’le “Sol analiz”…
Kıbrıs’ın kuzeyindeki sol seçmenin “Sol’da birlik” talebi neden karşılık bulmuyor? CTP ve TDP’nin iki güçlü adayı, seçmeni sandığa mı taşıyacak yoksa küskünlüğü mü artıracak? Siyaset Bilimci Doç. Dr. Yonca Özdemir’le MESELE’de “Sol analiz”…
25 Haziran’daki ara seçimde bağımsız aday Abdullah Korkmazhan’ın “Sol’da birlik” çağrısına henüz bir cevap yok.
Sol partilerin, seçmeni konsolide etmesi bu ara seçimde değil ancak başlayan süreçle birlikte olası erken genel seçimde önemli rol oynayacak.
CTP ile TDP’nin gösterdiği adaylar, toplumda popüler ve güçlü isimler. Seçmen, eski Kıdemli Yargıç Tacan Reynar ile Gazeteci Sami Özuslu arasında kalmış görünüyor. Zira iki isim tam da kendi mahallelerindeki sesleri yansıtıyor.
Ancak seçmenin büyük bir kısmında kızgınlık; küskünlük var. Neden Sol’da bir birlik yok? Sağ’da ise böyle bir kaygı yok.
Siyaset Bilimci Doç. Dr. Yonca Özdemir, Kıbrıs’ın kuzeyindeki sol partilerdeki bölünmeleri analiz etti; sol seçmenin tavrını, bunun sandığa yansımasını değerlendirdi.
SİSTEM BİRLEŞMEYE DEĞİL
AYRIMA TEŞVİK EDİYOR…
Sol seçmenden “Sol’da birlik’ çağrıları yükseliyor. Sol partilerde böyle bir eğilim göremiyoruz. Bunun sebebi nedir? Nerede ayrı düşüyorlar?
Bence politik olarak birbirlerinden çok farklı değiller. Daha önemlisi seçmen gözünde çok farklı değiller. Bir şekilde küçük partiler kendilerini birbirlerinden ayrı görüyorlar.
Bazı siyasi sistemler ittifakları daha kolaylaştırır, bazıları daha zorlaştırır.
Bugün Türkiye’de bir ittifak kuruldu. Bunun bir sebebi sistemin onu zorlamasıydı. KKTC’de bunu zorlayan bir sistem yok.
Aksine küçük partiler kilit haline gelebiliyor. Bir ya da iki milletvekili çıkardığınızda bakanlık bile alabiliyorsunuz. Bunu sistemsel bir sebep olarak söyleyebilirim.
Sistem, partileri birleşmenin aksine küçük kalıp büyük pay elde etme, hükümette kilit haline gelme gibi önemli bir fonksiyon verebiliyor; birleşmeye teşvik etmiyor.
Partiler ise birbirlerinden farklı olduklarını düşünüyorlar. Seçmen gözünde ise bunun pek bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum bu ayrılıkların.
“SEÇİME KATILIM ORANI DÜŞÜK OLACAK”
Seçmen gözüyle nasıl değerlendiriyorsunuz bu ayrılıkları?
Özellikle sağın büyüdüğü; sağın dışarıdan da desteklendiği bir ortamda sol partileri daha da birleşmeye motive görmek istiyor seçmen. Bunu göremediğinde de çok büyük hayal kırıklığına uğruyor.
Bu nedenle solun pek çok adayla bu 1 milletvekilliği seçimine giriyor olması pek çok seçmeni hayal kırıklığına uğratıyor. Hatta bazılarını kızdırıyor.
En azından iki güçlü aday var. Ancak seçmenin de ilgilisi yok bu seçimlere. Seçmen anlamsız buluyor bu seçimi. Bence seçime katılım oranı da çok düşük olacak.
“OYLAR BÖLÜNÜRSE SAĞ ADAY KAZANIR”
Bu bölünmenin sandığa yansıması nasıl olacak?
Bölünmüş bir sol ve zaten az katılım… Çok da anlamlı bir seçim olmayacak gibi gözüküyor.
Oylar bölünürse aradan sağ bir adayın çıkıp bu milletvekilini de alma gibi bir durum söz konusu olabilir. Bir anlaşma olur mu bilmiyorum ama çok da geç değil bunun için.
Abdullah Korkmazhan’ın çekileceği düşüncesindeyim.
CTP ile TDP’yi birbirinden ayıran nedir?
Şöyle bir ayrım var…
CTP, daha örgütlü, daha güçlü bir parti. Parlamentoda temsil oranı olan bir parti. Bu yüzden kendini ayrı görüyor ve daha çok söz hakkı olması gerektiğini düşünüyor.
Rasyonel olarak da böyle bir çıkarıma varmak mümkün.
TDP de, daha önceki parlamentolarda birkaç milletvekilliği ile temsiliyeti olan bir partiydi. Şimdi daha zayıf duruma düştü.
Sonbahardan beri külliye olayında başlayan Mine Atlı’nın (TDP Genel Başkanı) solda birlik çabaları; en son Kıb-Tek olayında yaşanılanlar. Bunlar belli kırgınlıklara yol açtı.
Evet. KIB-TEK eylemlerinde ve eylemliliğin sona ermesi noktasında CTP’nin STÖ’lerle yaptığı toplantı sonrası karşılıklı suçlamalar gördük…
Evet, bir taraf “biz davet edilmedik” diyor, öbür taraf “davet mi gerekirdi” diyor. TDP’nin aday göstermesini özellikle, CTP’nin KIB-TEK toplantısındaki kırgınlığına bağlıyorum. Oradan itibaren aylardır sürdürülen bir işbirliği olsaydı, konuşulur ve ona göre karar alınabilirdi.
“SİYASİ BOYKOT ENDİŞE VERİCİ…”
Bu ara seçimde 1 sol adayın Meclis’e girmesi, o noktada neyi değiştirir?
Ben bir şeyi değiştireceğini düşünmüyorum. O nedenle, bu seçimin neden bu kadar önemli olduğunu anlamış değilim.
Biz vatandaş olarak görevimizi yapıp, oy verelim. Ben siyasi boykota karşıyım. Oy vermek gerektiğini düşünüyorum. Vermediğimiz oy, vermek istemediğimiz tarafa yarıyor. Bu endişe veren bir durum.
Pek çok şey oluyor Kıbrıs’ta ve bunlara bir şey yapılamıyor. Çeşitli yasalar geçiyor, protestolar var ama onlar da engel olamıyor bu yasalara.
Bir yanda Türkiye seçimleri var. Hatta ona daha çok ilgi var çünkü o daha belirleyici onu da itiraf etmek lazım.
Bu koşullarda o tek milletvekili neyi değiştirecek ve bu seçim için neden bu kadar para harcanacak? Neden bu kadar efor harcanacak partiler tarafından? Bunlar seçmen açısından çok benimsenmiş konular değil.
“SOL VAATLERİNİ YERİNE GETİREMİYOR”
Son olarak Yunanistan ve Türkiye parlamento seçimlerinde de gördük ki milliyetçilik birçok yerde yükseliyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bu, 10 seneden fazla bir süredir karşılaştığımız uluslararası bir trend. Bunun çeşitli sebepleri var ancak bu koşullarda en önemli sebep Sol’un vaatlerini yerine getiremiyor oluşu.
Liberal ekonomi kriz yaşadı – 2008-2010 senelerinde- Bu krizin hala etkilerini yaşamaktayız. Sol’un bunlara yeterli tepkiyi veremediği, iktidara gelse dahi vaatleri tutmakta zorlandığı, her yerde kemer sıkma politikalarının olduğu, sosyal hakların azaldığı, işçi sınıfının ve sendikaların güçsüz duruma düştüğü bir ortam var.
Bu tip ortamlar Sol’un daha da güçsüzleştiği bir durum yaratıyor. Çok şaşırmıyoruz.
Ancak seçmen gözünden baktığımızda Sol vaatlerini karışlayamıyor.
Geleneksel partilerin birbirinden farkı kalmamış; yeni bir şeyler söyleyen, çok şey vadeden, sağ popülist partilere kaymak daha cazip geliyor.
Çalışan alt kesim hatta yaşlı kesim yani daha çok ücretli kesimler bu tip partilere yöneliyorlar. Yaşadığımız da bu.
Yaşanan iklim krizi ve savaşlar nedeniyle batıya ve Avrupa’ya bir göç dalgası görüyoruz. Bu da milliyetçiliği körüklüyor olabilir mi işsizlik arttıkça?
O da körüklüyor. Evet, işsizlik artıyor o daha önemli bir sebep. Ancak sanki o gelen mülteciler işsizliğin sebebiymiş görülüyor ama öyle değil aslında. İşsizlik zaten artıyor. Dünyada savaş var, açlık var. Bu sorunlar çözülmedikçe insanlar da evlerinden kaçıp, daha güvenli yerlere gitmeye devam edecek.
Türkiye de benzer bir şeyden etkilenmiş oldu. Vatan Partisi ve Sinan Oğan, mülteciler üzerinden bir politika yürüttüler. Bunlar milliyetçilik hisleriyle çözülecek konular değil.
Ülkelerin bir araya gelip, beraber çözmeleri gereken problemler bunlar.
“SOL SEÇMENİN BİR ŞEYLERİN DEĞİŞECEĞİNE İKNA OLMASI LAZIM”
Kıbrıs’a baktığınızda ne görüyorsunuz?
Güney’de de sağ yükselişte. Eurobarometer’in anketinde Güney Kıbrıs’ın cevaplarına bakmıştım. “En önemli sorununuz nedir?” diye sorulduğunda, ekonomi diye beklerken beni çok şaşırtan bir cevapla karşılaştım.
Güney’dekiler için sorun, yabancı ve mülteciler…
Kuzey’de de sağ partiler yükseliyor ancak farklı dinamikler var.
Türkiye’ye olan siyasi, ekonomik bağımlılık; seçime müdahaleler… Müdahalelere tepki olarak değil aksine belli partilere seçmenin yönlendirilmesi ile ilgili…
Bir de yeni vatandaşlıklar var…
Burada önemli olan “kim seçmenini sandığa getirebilir?” Bir küskün seçmen var. Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinde bir boykotçu Sol seçmen oluştuğunu gördük tepkisel olarak.
Seçimler de çözmüyor. Bir önceki seçimlerde birkaç isim değişti. Yine tıpa tıp aynı hükümet kuruldu; hatta daha kötü oldu. TDP, artık Meclis’te değil.
Sol seçmenin bir şeylerin değişeceğine ikna olması lazım. Seçmen için seçimlerin anlamlı hale gelmesi lazım. Bu da maalesef Türkiye’deki seçim sonuçlarına bağlı.
Değişmediği gibi, kötüye gitme ihtimali de var.
Haber/Selda Bektaş