Bir süreden beridir, hatta uzunca bir zamandan beridir dikkat ettiğim bir nokta var.
Muhalefetin hükümeti istifaya çağırmaması gibi ilginç bir tavrın olduğundan söz etmek yanlış olmaz sanırım.
Bilmem, belki sizler de farketmişsinizdir.
Öncelikle muhalefetten kimi veya kimleri kastettiğimi ifade etmem şart.
Pek tabii ki meclis içi muhalefetimiz son zamanlarda tepkiselliğini ‘utanma’ ve ‘gitme’ üstüne kurguladı.
Daha önceleri de “Gidecekler” diyorlardı.
Ondan az biraz daha önce “Biz istediğimiz zaman erken seçime götürmeyi biliriz” de diyorlardı.
Nitekim meclis içi muhalefetin, hükümetin gerçekten istifa edip gitmesini istemediğine inanmam bir yana sivil toplum örgütü, dernek, birlik ve sendikaların da aynı tavır içine olduğuna inancım yüksek.
Hükümetin başta kaldığı süre ne kadar uzun olursa, ülkeye verecekleri zararın da o denli büyük ve geri dönülmez olacağını bilsek de, günün sonunda farklı hesaplar daha ağır basıyor belli ki…
Sivil toplum örgütlerine gelince, zümresel konularıyla ilgili (dikkat edin ‘çıkar’ demiyorum çünkü bu lafı arkadaşlar pek sevmiyor) tepki koymak için ilgili bakanlık ya da başbakanlık önüne gidilmesinin süresine dikkat ettiniz mi peki?
Bu tepkilerinin süresinin ömrü de tabiri caizse kelebek kadar.
Ne demek istedim?
Sırasıyla özetleyelim.
X sendika önce bir basın bildirisi yayımlayarak sorunlarını dile getirir
Daha sonra bir bildiri daha yayımlayarak sorunlarına çare bulunmaması halinde eyleme gideceklerini söyler.
Üçüncü bir bildiriyle eylem tarihi ve saati duyurulur.
Tabii bu sürede başbakan olduğu söylenen Ünal abimiz ilgili sendikayı çağırıp “Halledeceyik abim” derse eylem iptal edilir.
Ya da eylem yapılır, alınacak olan alınır, gerisin geri evlere dönülür.
Ve bu süre zarfında X sendika dahil hiç bir örgüt hükümeti istifaya davet etmez.
Gerçekten etmez, etmiyor.
Şu an hükümeti istifaya davet eden bir örgüt yok.
Ha gerçi istifaya davet etmek de bir sonuç doğurmaz elbette, o ayrı…
Ama hükümetin gitmesini isteyenlerin sayısı bu ahali içerisinde iki elin parmak sayısını geçmiyor.
Bütün yapılan söylemler, eylemler, zümresel sorunların çözümü ile alakalı. Ondan ötesi de zaten samimi değil.
Bir daha tekrar edeyim. Meclis içi muhalefet de sendikalar da bu hükümetin gitmesini istemiyor. Çünkü ne kadar başta kalırlarsa o kadar yıpranacaklarını düşünüyor.
Öyle mi peki?
Hade buna da 2 örnek vereyim
Ünal abimiz, bir süre önce CTP Genel Başkanı Tufan hocamın “Hükümete geldiğimizde ilk işimiz 5 yıllık kalkınma planı” açıklamasını alarak, kendi planı haline getirdi.
Nasıl mı?
KKTC’nin 5 yıllık kalkınma planını 2024 yılının ilk çeyreğinde hayata geçireceklerini söyleyerek.
Bu cümleden sonra kalkınma planı artık Ünal abimizin oldu. Ana muhalefetin bu ‘etkin’ planını/projesini/propagandasını adeta ‘çaldı’
Bu vakitten sonra plan da proje de propaganda da Ünal abimizde.
Ve ikincisi… (ikiyle bırakacağım çünkü bu örnekleri daha çoğaltabilirim)
Bilindiği üzere hükümetin sosyal konut projesi var. Bu konuya ciddi şekilde eğildiklerini söylüyorlar.
Hele ki bir bölgede, sadece ama sadece küreği bir kez vursunlar.
Bir kürek toprak alıp kazı başladı desinler.
İşte o zaman siz seyreyleyin cümbüşü.
Dost acı söyler.
Demedi demeyin…