ManşetÖzel HaberlerYaşamYazarlar

‘An’ları Ölümsüzleştirdi, Tarihe Adını Yazdırdı: Yücel Onurlu

Fotoğrafçılık tarihinde unutulmaz izler bırakan isimlerden biri olan 80 yaşındaki Yücel Onurlu, sanatın ve tutkunun sınırlarını zorlayarak adını tarihe yazdıran bir isim...

Özel Haber: Zerrin Yapıcıoğulları

Fotoğrafçılık tarihinde unutulmaz izler bırakan isimlerden biri olan 80 yaşındaki Yücel Onurlu, sanatın ve tutkunun sınırlarını zorlayarak adını tarihe yazdıran bir isim…

Ülkemizin ilk fotoğraf sanatçılarından biri olarak, yaşamı boyunca sanatıyla sadece kareleri değil, aynı zamanda ruhları da yakalayan bir yolculuğa çıktı.

Baf’ın Susuz köyünde doğan Yücel Onurlu’nun hayatı, Limasol’un sokaklarında başladı. Toplam sekiz kardeş arasında büyüyen Onurlu, çocukluğunu sımsıcak bir aile ortamında geçirdi. Babasının öğretmen olması, onun eğitim hayatını farklı köylerde geçirmesine neden oldu. 1957’de Limasol’a ortaokula geldi. Lise 2’ye kadar 19 Mayıs’ta okudu. Lise 2’de Lefkoşa Türk erkek lisesine gitti.

Onurlu fotoğrafçılığa olan ilgisinin başlamasını şöyle anlattı:

“Ben sanatı seven bir insanım. İster marangoz, ister resim… Okulda en güzel resim yapanlardan biriydim. Meraklı olduğum için babamdan rica ettim bana bir Kodak marka makine aldı. Okulda arkadaşlarımı fotoğraf çekmeye başladım.

O zamanlar 15-16 yaşlarındaydım. Hiç unutmam 16 Ağustos 1960 çok önemli tarihi bir an Gazimağusa hisarına geceden gidip Kıbrıs Türk Kuvvetleri alayının adaya gelişini beklemiştik. O duyguyu yaşamak ve sonsuzlaştırmak için fotoğraf makinesiyle sabahlamıştım. Limasol’da bir fotoğrafçı vardı. O zamanın şartlarına göre olanakları yetersiz bir fotoğrafçıydı. Ona filmi verirdik o bize baskı yapardı kontak print sistemiydi.”

Yücel Onurlu, kimya dersinde Togay öğretmeninin film banyosu için gerekli ilaçların karışımı ve agrandizörde baskı tekniğini göstermesiyle, ilginç bir tutkunun fitilini ateşledi. Malya’daki evinde film yıkama ve baskısı için karanlık bir oda kurarak fotoğrafçılığa adım atan Onurlu, geçmişe dönüp o günleri anlattı:

“Okul gezilerinde arkadaşlarımın fotoğraflarını çekerdim. Fotoğraf makinelerin üzerinde flaş takardık içine de ampul. Her çektiğinde başka ampul takmak gerekirdi. Elektronik flaş yoktu. Eğer bir yanlış yaparsak film yanlış çıkardı. Fotoğrafı çekerken hep diken üstündeydik.”

Okul gezilerinde ve çevresinde çektiği fotoğraflarla başlayan tutkusu, kısa sürede bir meslek haline geldi. Onurlu’nun fotoğrafçılık serüveni, kimya sınıfında aldığı bir ilhamla başladı ve kendi yolunda ilerlemesine sebep oldu.

Ressam İsmet Vehit Güney Lefkoşa Türk Erkek Lisesinde resim hocasıydı. İlk boyama çalışmasını Güney’in kendisine öğretmesiyle başladı.

Onurlu, Ressam İsmet Vehit Güney, Tekin Birinci, Salih Coşar ve Ali Süha “ Foto Kervan” stüdyosunu açmasıyla öğrencilik yıllarında orada çalıştı.

Bu stüdyoda bütün ‘karanlık oda’ işlerini kendinin yaptı.

Ustalarından öğrendiklerinin üzerine daha çok katarak o dönem çok güzel kazanç sağladı.

O dönemin popüler fotoğraflarından “Adalı” fotoğrafları yaptıklarını anlatan Onurlu, “Adalı” fotoğrafları yapmanın tekniğini kimseden görmeden kendi başına öğrenerek muazzam işler yaptığını anlatıyor…

1966 yılında Limasol’a giderek ilk fotoğraf stüdyosunu açan Yücel Onurlu, Rum fotoğrafçılardan satın aldığı ikinci el makinelerle başladığı serüveninde, 1974 yılında en yeni modelleri alarak stüdyosunu tamamladı.

Onurlu, “Ada’da Türklerden ilk renkli manuel fotoğrafı yapan bendim” diyerek başarılarından bahsediyor. Limasol’da fotoğrafçılık yaptığı zamanlarda her iki toplumdan da müşterilerinin olduğunu anlatan Onurlu, Türk müşterilerinin daha çok ilgi gösterdiğini söylüyor.

1974 öncesinde Türkiye’ye kaynak aramaya gittiğini ancak bulamadığını ifade eden Onurlu, İngiltere ve Köln’e yaptığı ziyaretlerde kaynaklara ulaştığını ve kitaplar edindiğini belirtiyor.

Tüm yenilikleri kendi araştırmalarıyla keşfettiğini vurgulayan Onurlu, iki yılda bir gittiği Köln’de düzenlenen dünyanın en büyük fotoğrafçılık fuarı olan Photokina Fuar’ında birçok yeni şey öğrendiğini dile getiriyor.

1973 yılında Hülya Hanım ile evlenen Yücel Onurlu, balayı için Türkiye’ye gittiği sırada ikinci Kıbrıs Harekatı’nın başlaması üzerine adaya dönerek gönüllü olarak savaşmaya katılır. 1974 sonrasında Girne’ye yerleşen Onurlu, ilk dükkanının küçük ve fotoğraf stüdyosuna uygun olmayan bir konumda olduğunu ifade ediyor.

Asker işlerinin yoğunluğundan dolayı evine karanlık oda kuran Onurlu, çocukları Didem, Hakan ve Gökhan’la ilgilenecek fırsat bulamaz ve gece geç saatlere kadar çalışır.

Onurlu, 1977 yılında manuel film yıkama tekniği yoğun iş temposuna yetersiz kaldığı için modern film yıkama makinesi satın alır. Girne’deki stüdyosunda yer sıkıntısı olduğundan Lefkoşa’da Çağlayan’da yeni bir dükkân açar. Burada tüm devlet dairelerine hizmet verir.

1981 yılında ise şimdiki Girne’deki stüdyosunu ve fotoğraf laboratuvarını kuran Onurlu, işletmesini teknolojiyle büyüterek devam eder.

Yücel Onurlu’nun, fotoğrafçılık kariyerindeki teknolojik dönüşümü, işini başarıyla sürdürmesini sağlayan önemli bir adım olur.

Yüzlerde güzel tebessümler yakalayarak stüdyo fotoğrafçılığında bir marka olmayı başaran Yücel Onurlu’nun fotoğrafçılık serüveni, azminin ve tutkusunun bir örneği olarak hatırlanacak.

Girne’nin sokaklarında, geçmişten günümüze uzanan birçok hikayeye tanıklık eden efsanevi fotoğrafçı, adını Kıbrıs’ın her köşesine kazımayı başardı.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu