EkonomiManşetÖzel HaberlerSon Dakika

Binlerce Dönüm Tarım Arazisi Satıldı: Toprak Koruma Yasası Çıkarılacak mı?

Tarımsal arazilerin korunmasına yönelik bir yasa bulunmaması, KKTC’deki tarım arazilerinin giderek betonlaşmasına neden oluyor; Üretim, inşaat sektörüne kurban gidiyor.

Tarımsal arazilerin korunmasına yönelik bir yasa bulunmaması, KKTC’deki tarım arazilerinin giderek betonlaşmasına neden oluyor; Üretim, inşaat sektörüne kurban gidiyor.

Yeterli desteği göremeyen çiftçi tarımı bırakıyor; çocukları da arazileri satıyor…

Kıbrıs’ın kuzeyinde 870 bin dönüm tarım arazisi bulunuyor ancak ne kadarının yok olduğuna ilişkin net bir rakam yok. Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği Başkanı Mehmet Nizam’a göre binlerce dönüm, tarım arazisi olmaktan çıktı.

“Toprağımızı kanla aldık” cümlesini dilinden düşürmeyenler, toprakların yabancılara satılmasına ses çıkarmıyor; kaldı ki tarımda arazilerin betonlaşması kime satıldığından daha büyük önem kazanıyor…

Toprak Koruma Yasası taslağı ise 2018 yılından beri tozlu raflarda…

Bu yıl buğday üretiminde de ciddi oranda düşüş yaşandı. 10 yıl öncesine kadar 150 bin ton buğday üretilirken, bu rakam bu sene 13 bin tona kadar düştü. Geçtiğimiz sene ise 30 bin tondu.

Üretimin düşmesi, hayvancılık sektörünü de ciddi oranda etkiliyor. Dışa bağımlılık artıyor; maliyetler yükseliyor…

Tarımdaki tek sorun tarım arazilerinin giderek betonlaşması değil elbette. İklim değişikliği ile birlikte sel, dolu, kuraklık gibi nedenlerle de kayıpların ciddi boyutlara ulaşması…

Asıl mesele, eğitimde olduğu gibi tarımda da bir devlet politikası olmaması; değişen şartlara ayak uyduramaması; bilimsel yöntemlerden uzak kararlar alınması ya da hiçbir kararın alınamaması…

Bu durum yeni Tarım Bakanı Hüseyin Çavuş’un gelmesiyle değişebilecek mi? Zira Bakan Çavuş, bir dönem başkanlığını yaptığı Çiftçiler Birliği’nde Toprak Koruma Yasası taslağını hazırlayan kişi.

Bakanlık koltuğunda ‘çiftçiliği’ mi ağır basacak? Partisinin siyaseti mi?

Bunu hep birlikte göreceğiz…

Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği Başkanı Mehmet Nizam’la MESELE’de ‘toprağı’ konuştuk. Neler yapılıyor? Neler yapılmalı? Tarımda ne noktadayız?

BUĞDAY ÜRETİMİNDE TARİHİ DÜŞÜŞ…

Bu seneki buğday rekoltesi ne kadar?

Beklentinin çok çok altında oldu. Bunu hasada girmeden fark etmiştik. Yağmur aldık ancak ara vererek yağdı. 70-80 gün yağmur yağmayan bölgelerde, bitkilerde ölüm ve seyreklenme oldu. Rekolte düştü. Bazı bölgelerde de yüzde 90’a varan oranda dolu zararı oluştu. Tarihimizde tektir ki 40 bin dönüme yakın bir dolu zararı aldık. Bunların yanında da kuraklık olan bölgeler var.

Geçtiğimiz senelere göre ne oranda düştü rekolte? Bu seneki rakam nedir?

Bu sene 13 bin ton gibi rakam. Geçtiğimiz sene 30 bin ton civarıydı. Son 10 sene ile karşılaştırırsak inanılmaz bir düşüş var. 150 bin ton üretimden bu rakamlara düştük. Yarı kurak yıllarda bile 70-100 bin arasında olurdu. Tarihimizdeki en az rakamdır bu yıl.

Buğdayımız daha çok kaba yemde kullanılıyor. Çıkardığımız buğdayın protein oranı düşük. Bu nedenle un yapımında ithal ve yerli buğday karışık kullanılıyor. Bu düşüş ister istemez hayvancılık sektörünü etkileyecek.

Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği Başkanı Mehmet Nizam’la MESELE’de ‘toprağı’ konuştuk.

Bu düşüşler öngörülebiliyor. Birlik olarak ne yapıyorsunuz?

Geçen sene Türkiye’den gelen sertifikalı tohumları adaya tanıttık. Proteini yüksek, verimi yüksek tohumlar bunlar. Dolayısıyla uncular da kullanabilecek.

 Sertifikalı 17 çeşit tohum için Mesarya’ya adaptasyon merkezi kurduk. Çok yüksek rekolteler aldık. Binlerce dönümden alacağımız verimi bu tohumlarla daha küçük alanlardan alabildik.  Deneyen üretici çok memnun kaldı. Bu tohumlara talep arttı.

Şimdi ekilebilecek ürünlerimizin yüzde 20 ile 30’u sertifikalı tohum olacak. Bu da hem üreticinin hem de ülke rekoltesini yükseltecek. Dışa bağımlılık azalacak.

Bunu ülkemiz ve üreticimiz için yapıyoruz. Çiftçimiz para kazansın; sürdürülebilir bir tarım yapısına geçilebilsin diye.

Bunu başaracağımıza inanıyorum.

Bu tohumlara talep çok yüksek olduğu için, tedarikçiler var olan talebi şuan karşılayamıyor.

“DEVLETİN YAPTIĞI ‘AYIPTIR’…”

Adanın kuzeyinde ne kadarlık bir tarım arazisi var ve bunun ne kadarı imara açıldı?

870 bin dönüm arazimiz var.  Bunlar tabi ki günden güne azalıyor. Betona dönüşüyor. Binlerce dönümünü kaybettik diyebiliriz ama net bir rakam söyleyemem. Bu araziler şahılarsa ait. Kimin kime sattığını kimse bilmiyor. Çünkü isim devlet kayıtlarında değişmiyor. İsimler satış sözleşmesi ile noter huzurunda değişiyor. Buradan devlet toprak katkı vergisi de alamıyor; resmi rakamları da bilemiyor.

Yasaya göre üçüncü ülke vatandaşı 1 dönümün üzerinde tarla alamaz. Ancak KKTC vatandaşı birinin üzerine sözleşmeli satışla istediği kadar arazi alabilir. Bu yasadaki bir açıktır ve devletin yaptığı bir ‘ayıp’tır. Bu ülkenin savaşta kazanılan topraklarını, şimdi biz parayla satıyoruz. Bir Filistin olma yolunda gidiyoruz. Önlem almamız gerek.

Biz Ziraat Mühendisleri Odası, Çiftçiler Birliği, Patatesçiler Birliği, Seracılar Birliği ve sivil toplum örgütleri ile bir komite kuruyoruz ve Toprak Koruma Yasası’nın tekrar Meclis gündemine gelmesi için mücadele edeceğiz.

Yok olan binlerce dönümden bahsediyorsunuz…Bu üretim açısından da büyük bir tehlike…

Evet. Nasıl ki bugün sahillerimiz elimizden gitmiştir. Bizden sonraki nesillerin de topraklarımızda söz hakkı kalmayacak. Günübirlik para kazanma ile bu toprakları satıyoruz. Bunların engellenmesi gerekir.

“VERİMLİ TOPRAKLARA SİTE YAPILMASI KABUL EDİLEMEZ…”

Dünyanın birçok yerinde tarım arazileri yasa ile korunuyor. Burada devletin bir tarım politikası olmamasına geliyoruz yine. Bu arazilerin imara açılması hiçbir zaman yasaklanmadı…

Evet. 74’ten bu yana saldık gittik.

Bizim 5 çeşit toprağımız var. 5’inci derecedeki topraklarda yapılaşmaya izin verilebilir elbette. Nüfus çoğalıyor; konut ihtiyacı doğuyor. Ancak burada 1’inci derecedeki verimli topraklara site yapılması kabul edilemez. Üretimde hali hazırda sıkıntı yaşıyoruz. Şuan bakıyoruz verimli topraklarımız betonlaşıyor.

İklim değişikliği de üretimi etkiliyor. Biraz önce bahsettiğiniz komitede buna yönelik çalışmalar yaptınız mı? Elinizde ne var?

Atık suyun kullanılması için Avrupa Birliği’nin Devlet Üretme Çiftliği’ne yaptığı bir sulama hattı var. Bu sulama hattını bu yıl talep ettik. Hükümet ılımlı bakıyor.

Bu sene tohum sıkıntımız var. Bununla ülkeye yetecek tohumu sözleşmeli ekimle Devlet Çiftliklerinim tarlalarında üreteceğiz. Ülkeyi hem tohumsuz hem de kaba yemsiz bırakmayacağız.

“TEMEL GIDAMIZI KAYBETTİKTEN SONRA DEVLET DEVLETLİKTEN ÇIKAR”

Sürdürülebilir bir tarım politikası için ne yapılıyor?

Biz Çiftçiler Birliği olarak elimizden gelen imkânlarımız doğrultusunda açılımlar yapıyoruz. Biz ne kadar çabalasak da devletten destek almazsak bunu tek başına yürütemeyiz. Gübre, mazot desteği vs gibi katkılar kendi imkânları çerçevesinde sağlanıyor.

Gençlerimizin tarımdan kopmaması için projeler yapıyoruz. Örneğin fotoğraf yarışması yaptık. Güzel bir katılım da oldu. Aynı zamanda da yeni alet-ekipmanlarla da desteklemeye çalışıyoruz gençleri. Bizden sonraki nesiller de toprakları işleyebilsin, üretim devam etsin. Temel gıdamızı kaybettiğimiz anda devlet ‘devletlikten’ çıkar.

Bu sektördeki birliklerimizi bu binaya taşımaya çalışıyoruz. Birlikte yönetme taktiği ile güçlü bir sistem kurma çalışıyoruz. Birlikten güç doğar.

Yeni Bakan, Çiftçiler Birliği Başkanlığı yapmış bir isim. Giden UBP’li, gelen UBP’li bakan. Hükümetin durumu da ortada. Ne yapabilir? Bir irade ortaya koyabilir mi?

Hüseyin Bey sıkıntılarımızı net bilen biri. 9 yıl burada birlikte savaştık. Birlikte projeler hazırladık. Planlamalar yaptık. Hepsini çok iyi bilir. Onu traktörle karşıladık. Traktör koltuğundan bakan koltuğuna gelen birisi. Üreticinin oylarıyla geldi. Şu an beklentimiz çok yüksek. Ne kadarını yapabilir? Bunu göreceğiz. O gün kutlayama gittik, yarın eyleme de gidebiliriz. Kendi siyasi duruşu var.

Ancak orada babamız bile olsa haklarımızı savunmak için elimizden geleni yapacağız.

Haber/ Selda Bektaş

Diğer Haberler

Başa dön tuşu