ManşetÖzel Haberler

Yeni Bir İktidar Mümkün Mü?

CTP’li vekil Ongun Talat’a göre, bu ara seçim UBP ile CTP arasında olacak; halk tüm rahatsızlıklarına rağmen ya bu ‘avanta’ düzenine oy verecek, ya da başka bir iktidar için ilk adımı atacak…

CTP’li vekil Ongun Talat’a göre, bu ara seçim UBP ile CTP arasında olacak; halk tüm rahatsızlıklarına rağmen ya bu ‘avanta’ düzenine oy verecek, ya da başka bir iktidar için ilk adımı atacak…

Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay’ın milletvekilliğinden istifası ile 25 Haziran’da ara seçime gidiyoruz.

Muhalefetin HP’den kopan 2 bağımsız milletvekili ile parlamentodaki sandalye sayısı 20. Birçok yasa Meclis’teki tüm itirazlara rağmen oy çokluğu ile geçiyor. Ana muhalefet kanadında Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), ara seçim yerine erken genel seçim istese de bu kabul görmedi.

Geldiğimiz süreç, tüm ekonomik sıkıntılara rağmen milyonlarca liralık masrafla (halkın cebinden çıkan) 1 vekil için ara seçim.

Peki, 1 vekil için gidilecek bu ara seçimi neden muhalefet için önemli?

CTP Milletvekili Ongun Talat’la, partisine yapılan eleştirileri, Meclis’teki mücadeleyi, sokaktaki sessizliği ve ara seçimi konuştuk.

Talat’a göre, bu ara seçim UBP ile CTP arasında olacak; halk tüm rahatsızlıklarına rağmen ya bu ‘avanta’ düzenine oy verecek, ya da başka bir iktidar için ilk adımı atacak…

Öte yandan UBP’nin bu ara seçimde iş insanı Ali Başman’ı, CTP’nin ise deneyimli gazeteci Sami Özuslu’yu aday çıkardığını da hatırlatalım. TDP’nin adayı da dikkat çeken diğer bir isim: Eski Kıdemli Yargıç Tacan Reynar…

“AVANTA DÜZENİNE MAHKUM OLDUK…”

İhalesiz alımların önü açıldı. Türkiye ile imzalanan sağlık anlaşması da geçti. Şimdi eğitim alanında yeni bir tasarı gündemde. Tüm bunlara baktığımızda, genel tablo nedir? Nereye sürükleniyoruz?

En temeldeki sorun kurumsal bir çöküş yaşamamız. Burada müdahale süreçlerinin büyük payı var ama gönüllü bir biçimde de kurumları terk etme süreci var. Bu toplumun özgüveni sistematik bir biçimde yıkılma sürecinde. Bu bilinçli bir organizasyon. Ancak tüm bunları düşündüğümüzde burada irade gösterecek bir iktidarın kurulması gerekiyor. En temeldeki sorunumuz bu. İradenin buradan şekillenmesinin ön koşulu halka sırtını yaslamak.

Kuruluşundan itibaren görevlendirilmiş, atanmış, biri tarafından yönetilen bir hükümet var. Bu herkesin malumu.

Makam ve mevkii elinde tutanların kendi lehlerine avanta elde ettiği; toplumsal kaygıların yer almadığı politik bir çizgiye mahkûm olmuş durumdayız.

CTP Girne Milletvekili Ongun Talat….

Ne gibi avantalar?

Kamusal alanların peşkeş çekildiği bir süreç yaşıyoruz. Gün geçmiyor ki bir yerin peşkeş çekilmesiyle ilgili bir girişimle karşılaşmayalım.

Elektrik Kurumu ile ilgili çok sıkıntılı bir süreç yaşadık. Onun öncesinde Kıb-Tek Sayıştaylık raporunda da, biz bu düzenin mikro bir modelini gördük.

İhalesiz akaryakıt alımlarıyla ilgili kurumun uğratıldığı zarar, ziyanın raporuydu bu. Kaynağı neresiydi bunun?

220 bin metrik tonluk bir ihaleye çıkılmıştı önce. Bu ihale iptal edildi. 220 bin metrik ton, ülkenin bir yıllık ihtiyacıydı. Ancak daha sonra 150 bin metrik tonluk ihaleye çıkıldı. İhaleye 70 bin metrik ton eksik çıkıldı.

Rapor, diyor ki ‘220 binden 150 bin metrik tona düşürülmesinin nedenini anlayamadık. Hesaplama istedik kurumdan. Kurum bizimle herhangi bir hesaplama paylaşmadı”.

En sonunda da Genel Müdür Yardımcısı kendilerine ‘bakanın (Erhan Arıklı) sözlü talimatıyla belirlendi bu rakam’ şeklinde cevap veriyor. Yani bir bakanın sözlü talimatı, o kurumun bütün teknik kapasitesinin önüne geçiyor.

Burada bu siyasetçi bir örnek.  Sayın Arıklı hiçbir zaman neden buna hükmettiği ile ilgili kamuoyuna izahat vermedi. Şaibeli bir durum var ortada.

O 70 bin metrik ton nasıl tamamlandı? İhalesiz alımlarla… O arada da milyonlarca liralık zarar etti kurum.

Burada kimler nemalandı? Kimler arada komisyon yedi? Bunun sorgulanması gerek. Bu elektrik kurumu ölçeğinde bir örnek.

Ama bu, bütün memleketin halini yansıtan bir örnek.

Sahillerin peşkeş çekilmesi, partizanca yapılan geçici istihdamlara kadar aslında bir çürüme ve yozlaşmadır bu. Tablo tam da budur.  

“CTP’Yİ AYNILAŞTIRAMAZSINIZ…”

Her iktidara gelen belli oranda istihdam yapmıyor mu?

O öyle değil. O ‘aynılaştırma’ yanlış. CTP’nin mutlaka hatalı icraatları oldu. Fakat 4’lü hükümet döneminde, münhalsiz kimseyi almadı. Hatta mevsimlik işçileri bile kura ile aldık.

Dolayısıyla arada bir fark var. Bunu teslim etmek gerek. Kamu Görevlileri Yasası bağlamında, ‘geçici memurluk’ CTP döneminde kaldırıldı.

Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin iktidarda olduğu dönemler bazı adımlar var. Daha sonra UBP iktidarlarında da geri alınan, tamamen sıfırlanan bu anlamda da bir şekilde ‘icraat mezarlığına’ dönmüş bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden bahsediyoruz. Bazı adımları attığınızda meyveleri toplamak için zaman gerekiyor.

Ama yap-boz şekline gelen bu siyasi yaklaşım günün sonunda bir sistemsizliğe neden oluyor. Fakat ‘aynılaştırmamak’ lazım bu anlamda.

‘Aynı anlayışa sahip olduğumuz’ şeklinde bir yaklaşıma da ‘dur’  deriz.

“SOKAK MÜCADELESİNİ GÜÇLENDİREMEDİK…”

Muhalefet yeterli sandalyeye sahip olmadığı için toplumda rahatsızlığa neden olan birçok yasa oy çokluğuyla Meclis’ten geçiyor. Muhalefetin eli kolu da bağlanıyor. Türkiye’de olduğu gibi “atı alan Üsküdar’ı geçmiyor” mu?

Her türlü olumsuzluğa rağmen, Meclis’te mücadele vermek çok önemli bence. Biz hükümetin parmak çoğunluğuyla biraz önce bahsettiğimiz yasaları geçirdiğini, adımları attığını görüyoruz. Farklı süreçler de yaşanmıştı. Onları da hatırlatmakta fayda var.

Ceza yasaları ile yapmaya çalıştıkları anti-demokratik değişiklikleri engellemeyi başarmıştık.

Hükümete mensup milletvekilleri de süreçler olgunlaştırılıp pişirildikten sonra birçok şeyden haberleri oluyor.  Kendileri de o süreçlerin içerisinde değiller. Zaman zaman kendi aralarındaki çekişmeleri de yaşıyoruz Meclis’te.

Günün sonunda elbette çoğunluk hükümetin elinde. Ancak Meclis, mücadele bacaklarından sadece biri.  Meclis üzerinden olumlu veya olumsuz her şeyi değiştirebileceğimizi zannedersek de yanılırız. “Meclis’in de hiçbir önemi yoktur. Oradan çekilelim” dediğimizde de yanılırız.

Biz Meclis’te halka konuşuyoruz. Önerilerimizle birlikte eleştiri sunduğumuz bir muhalefet tarzını yürütüyoruz.

Bu memlekette birçok sorunun çözümünün formülü bellidir ve CTP de bu anlamda çalışmaya devam ediyor. Ancak “konuştular, konuştular yine geçirdiler” noktasına geldiğimiz belli süreçler oldu. Kendimize bir özeleştiri yapmamız lazım.

Bir mücadele yöntemi olarak uzun uzadıya süren Meclis oturumlarında gördük ki, hedeflediğimiz sokaktaki mücadeleyi güçlendiremedik. Bu yalnızca CTP’nin sorunu değil, toplumsal muhalefet ve örgütlülük anlamında ciddi sorun var. Sivil toplum zayıflamıştır. Sendikalar eski gücünde değiller. “Neyi hatalı yapıyoruz?” sorusunu herkesin kendine sorması gerek.

CTP bunu soruyor, ancak diğer bileşenlerden bunu çok fazla göremiyorum, işin kolayına kaçılıyor. “Ana muhalefet yeterince muhalefet yapamıyor” deyip kendi sorumluluklarını öteleyen bir anlayış içerisinde görüyorum belli örgütlenmeleri.

Meclis’i ‘uğruna ölünecek Leyla görmeden’ , orayı önemli bir mücadele alanı olarak tutmak, eylemlilik boyutunu güçlendirecek, halkla iç içe olunabilecek bir anlayışı ısrarla sürdürmemiz gerekiyor.

Umutsuz dönemler elbette olur. Halk tarafında ciddi hoşnutsuzluklar görüyoruz. Bu memleketi, bu hükümetin yönettiğine dair bir inanç yok. Bizim başka bir iktidarın kurulacağına dair bir umut aşılayabilmemiz gerekiyor.

“İKTİDAR GÜVENOYUNU KAYBEDECEK,
ERKEN GENEL SEÇİMİN ÖNÜ AÇILACAK”

Ara seçim CTP için neden önemli?

Evet, 1 milletvekili seçilecek. Burada CTP’nin bir başarı göstermesi, hükümet mensubu partilerin geride çıkması halinde güvenoyu alamamış olacaklar. Arkasında da bir erken genel seçimi kovalamak, ciddi bir ihtimal olarak önümüzde olacak. O nedenle bu süreci böyle düşünmek lazım. Meşruluklarını yitirecekler.

Gerçekçi de olmak lazım… Bu milletvekili ya CTP’den çıkacak, ya da UBP’den.

“HALKIN HANGİ SEÇİMİ YAPACAĞI BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR”

Tek kişi ile seçime gidilmesini doğru buluyor musunuz?

Bundan hoşnut değilim. Bu masrafın yapılmasında da hoşnut değilim. İnsanların bütün dert ve sıkıntılarının içinde 1 vekil için seçime gidilmek zorundan kalınmasında da hoşnut değiliz.

İş bir şekilde bu raddeye geldi. Sayın Özersay’ın istifası, kendi başına giriştiği bir hareket olarak kaldı. Kendi partisinin milletvekillerinde de destek görmedi. Günün sonunda ara seçime sürükledi bizi bu süreç. CTP, “ara seçimi boş verin, erken seçim yapalım” dedi. En son raddede, komitede bize denilen “biz bu memleketi iyi yönettiğimize inanıyoruz. Dolayısıyla erken seçim gibi bir düşüncemiz yok”.

Dolayısıyla CTP’nin önünde iki seçenek vardı, ya ara seçime katılmayacaktı; ya da katılıp az önce söylediğim iddiayı ortaya koyacaktı.

CTP, iktidar iddiasını ortaya koyan bir parti olarak bu seçime girmek durumundaydı. ‘Hodri meydan’ demiş olduk.

Günün sonunda bu meşruluk yitimine yine direnecektir iktidar. Ancak bu ciddi anlamda sıkıntılar doğuracak kendi içlerinde.  Her yaşayacakları kriz, kendilerini daha da zayıflatacak.

Halkın hangi seçimi yapacağı ara seçimde, bu nedenle büyük bir önem taşıyor.

Haber/ Selda Bektaş

Diğer Haberler

Başa dön tuşu