EğitimManşetÖzel HaberlerYazarlar

Eğitimde, Kültür ve Bayram…

Eğitimde kültürün hangi boyutlarının genç kuşaklara aktarılacağı önemlidir. Kültür ve eğitim literatürde hep birlikte anılmışlardır.

Bugün Bayram, hepinizin Ramazan Bayramını en içten dileklerimle kutluyorum…

Eğitimde kültürün hangi boyutlarının genç kuşaklara aktarılacağı önemlidir. Kültür ve eğitim literatürde hep birlikte anılmışlardır.

Eğitimin tanımı yapılırken, okulların görevleri belirlenirken hep kültürün tanımından faydalanılmıştır. Kültür genç kuşaklara eğitim aracılığıyla aktarılır.

Uyumlaştırma, toplum için tamamlayıcı davranışlar, örnekler, sosyal roller ve kimlik oluşturulması, (gerekli olan ortak kültür) kültür öğeleri açısından eğitimde önemlidir ancak eğitim yalnız kültürün tanımıyla geçiştirilecek bir konu olmamalıdır.

Kültür öğelerinin tespiti yapılıp bireyin reel yaşamında örgütlülüğü ile zorlayıcı yapıları yer almalıdır.

 Kendi kültürüne yabancı gençlerle, geleceğin toplumunu yetiştiriyoruz. Eğitim sisteminin yeniden planlanmasının geleceğimiz için elzem bir yapılanma olduğunu önceki yazılarımda anlatarak yazmıştım.

Eğitim sistemi içerisinde, hedef ve içeriklerin istenilen davranışların yeniden planlanması ve bu planların içerisinde ‘kültür’ün tanımı yapılarak kavramları tanımlanmalı; kültür içinde kültürler bulunacaksa bunlar irdelenmeli, kimlik tanımı netleştirilmeli (çok kimliklilik dahil).

Kıbrıs Türk Kültürünün tanımı, çok kültürlülük dahil tanımlanmalıdır.

Toplum kendi dini yapısı ve yabancı dinlerin görüntüsü ve en önemlisi gelenekler, görenekler, örf ve adetler karşılaştırmalı olarak eğitimde verilmelidir. Kısacası eğitim sadece öğretimden ibaret olmamalıdır. Kültür, spor, sanat, el becerileri ve yaratıcılık eğitimin içeriğinde etkin bir şekilde olmalıdır.

 Bugün Bayramı çoğumuz, “nerde o eski bayramlar” diye iç çekerek, sosyal medya üzerinden kutlarız… Nedenini yukarıda belirttiğim üzere çoğunlukla kültürel faktörlere değer vermeme ve insan ilişkilerinin samimiyetten uzaklaşması olarak görüyorum.

Eski Bayramlara, kendi çocukluğumun penceresinden örnekler vererek bakmak istiyorum…

Kendi ailemde (büyük ailem) amcalar, teyzeler, dayılar, halalar, yengeler, enişteler ve yeğenlerden oluşan uyumlu, paylaşımlı bir kültürle büyüdük. Bayram öncesinden başlayarak yardımlaşma, paylaşma, saygı ve sevgiyi önce ailede sonra da okulda öğrenirdik.

Öğretmenlerimiz bu erdemleri sürekli hatırlatır ve davranışlarla pekiştirirlerdi. Bayram öncesi sınıfta ilgili bayram temalı resim ve kompozisyon yarışmaları düzenlenir; sınıf arkadaşlarımız içerisinde maddi durumları olmayan arkadaşlarımız için bayrama yönelik organizasyonlarla, ya evden iyi durumda giysiler veya ayakkabılar paketlenir veya küçük paralar toplanarak üzerini genellikle öğretmenimiz tamamlayarak bayram öncesi o arkadaşlar da sevindirilirdi.

Kadınlar kuaföre gider, erkekler ise berbere giderek hazırlanırlardı.

 Arife günü muhakkak mezarlık ziyaretleri yapılır, sonrasında da güzel kokulu sabunlarla (genelde develi sabun kullanılırdı) banyo yapılırdı. Bayram sabahı yaşlılar sabah erkenden kalkıp camiye giderler, sonrasında eve gelmeleriyle bayramlaşma başlardı. Genellikle ailenin en büyüklerinden birinin evinde (Nene veya Dede) bayramın birinci günü veya ikinci günü toplanılırdı. Bayramlaşmadan sonra yemek, sohbetler, oyunlar öne çıkardı.

Yemek için her aile kendi imkanlarına (maksıllarına) göre yiyecekler hazırlar, sofra çocuklar dahil hep birlikte kurulurdu. Yemekte her zaman yenmeyen, emek isteyen özel yiyecek ve tatlılar olurdu. Büyükler yemek sonrası kahve sohbetine koyulurken, çocuklar da köyde bulunduğumuz sokakta, mahalleyi (komşuları) gezer, el öper bayramlık toplarlar, daha sonra bakkala uğrarlar, ipbal, periskan, şekerler, dondurma gibi her zaman alamadıkları ürünleri alırlardı.

Fazla para toplayanlar ailelerinin de desteği ile bisiklet, radyo teyp, top, konuşan bebek, elbise veya giysi alırlardı. Bayramın üçüncü veya dördüncü günü bayram yerine gidilir, orada yemek (döner veya falafel) yenilir, eğlenilirdi.

 Hatırladığım kadarıyla eski bayram yerleri Çağlayan’dan kurulurdu, daha sonra ise fuar alanında kurulmaya başlanmıştı. Toplum olarak bayramlarda yöresel veya ailesel farklılıklar olmakla birlikte genelde yukarıda anlattığım şekliyle tüm toplumda benzer şekilde geçer ve güzel anılarla kültürümüz içselleştirilirdi.

Bu kültürü özlüyorsak, yaşam yapımızı yeniden inşa edeceksek, bunu eğitim yoluyla yapabiliriz. En azından her ilçede gerçek bir kültür merkezi kurarak oralarda kültürümüzde yaşananlardan kesitler yaratıp deneyimleyebiliriz.

 Bu yapı ve merkezler ile hem kendi genç kuşaklarımıza kültürümüzü öğretiriz, hem de gelen turistlere kum, deniz ve kumarhane dışında, çok sordukları bir kültür merkezi sunabiliriz.

Sevgiyle kalın…

YAZI/ OZAN ÇOLİ

Diğer Haberler

Başa dön tuşu